Üç gün önce bir haber ajansının yapmış olduğu haber, anında sosyal medyada yayıldı.

Suriye’li bir bacımız, çöpten yemek yerken görüntülendi.

Aynı saatlerde bizim de haberimiz oldu.

Bu ailenin bizim düzenli olarak yardım etmeye çalıştığımız bir aile olduğunu tespit ettik.

Bir aydır da elimizde bir şey olmadığı için ulaşamadığımız ailelerden.

Tekrar gittik, görüştük.

Ailenin, medyanın ilgisinden rahatsız olduğunu ve doğal davranmadığını gördük.

Medyanın ilgisinden veya yokluk görmüş olduğundan ajitasyon yapıldığını da fark ettik.

Biz duygusal bir milletiz.

Anında paylaşımlar oldu, yorumlar yapıldı.

Bu aile nerede, görebilir miyiz şeklinde tepkilerle karşılaştık.

Biz de ısrarla, bu şekilde çok ailenin olduğunu, bunun sadece medyaya yansıdığını ifade ettik.

Yani böyle mağduriyetlerin olup olmadığı, bu tür sıkıntılı ailelerin olup olmadığı kimseyi pek ilgilendirmedi.

Hep resim ve video üzerinden; işin aslına uygun olmayan ilgi, alaka…

Öncelikle: Olay medyaya yansıdığında bunu sadece sosyal medyada paylaşarak ve sadece bu aile üzerinden değerlendirme yapılması bizim yanlışımız.

Ayrıca medyacıların olayı ajite etmesi de başka bir şey.

Örneğin Ablamızın eşi yaşıyor, çocuğu yok.

Medyacıların yönlendirmesi olabilir veya kadın, duygularına kaptırıp bir yerlerden yardım gelmesini sağlamak için demiş olabilir, her ikisi de mümkündür.

Ancak bunların hiçbirisi bu kadının ve ailesinin sahtekar olduğunu söylemek için yeterli nedenler değil.

Yani kadının yalan söylediğini varsayalım.

Eee?

Sonuç ne?

Her şey bitiyor mu?

Çelişkilerle dolu bir video yayınlandı.

Videonun tahlilini, yapanları konuşmayacağım, ancak önemli bir nokta var.

Üzerinde durulan, konuşulan tek şey kadının eşinin yaşadığı ve çocuğu olup olmadığı.

Olaya bir de şuradan bakalım:

Aile, üç yüz bin küsür insanın öldüğü, sıcak savaşın halen yaşandığı bir bölgeden kaçıp dilini, kültürünü bilmediği bir yere kendini zor atıyor.

Üç artı bir veya daha büyük bir evde oturmuyor.

Evinde çamaşır makinası, bulaşık makinası yok.

Eşi, çöpten hurda toplayarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Bir gün önce bu konu paylaşılırken de, bir sonraki gün reddedilirken de tepkimiz müslümanca ve insanca değil.

Sürü psikolojisiyle hareket ediyoruz.

Birileri dikkatimizi bir yere çekiyorsa Allah Allah diyoruz.

Muhakememizden, firasetimizden korkulmuyor.

Davranışlarımızda bir hikmet, metanet yok.

Bir çok medya organında, hatta “İslami” medya organlarında bile aynı paket ifadeler.

Birilerinin bunu hükümet karşıtlığına dönüştürmesi, çıkarlarına alet etmesi terbiyesizlik.

Başkalarının yine hükümete şirin görünmeye çalışarak tepkisel yaklaşması aynı şey.

Olay trajik bir vaka.

Herkesin üzerine düşen şeyler var.

Ama olayın birinci etabında da ikinci etabında da üzerimize düşen kısmı özellikle atlatıldı.

Tüm bunların planlı bir komplo olduğunu düşünmüyorum.

Tamamen firasetsizliğimizle ilgili.

İki gün içerisinde önemli bir olay taban tabana zıt iki farklı yaklaşımla sansasyonel bir şekilde kabul görür mü?

Kabul görüyormuş.