Şahinbey Belediyesi’nin yapmış olduğu on bin kişiyi Çanakkale’ye götürme projesi takdire şayan.

Reklam kokan hareketler vs bir yana, gerçekten Belediyenin yapmış olduğu gereksiz bir çok şeyin yanında bu proje çok önemli.

Tüm gençlerin aşamalı olarak oralara götürülmesi gerekir.

Daha bir önemsenerek, içeriğe vurgu yapılarak…

Elimizde çok ciddi malzememiz var aslında.

Bir genç, bir gün içerisinde geçmişiyle barışık; cihad, şehadet kavramlarını özümseyebilir.

Bu, bir gün içerisinde oluşturulabilir.

Nitekim bir gün içerisinde yapılan yoğun programda kısmen oluyor.

Hükümet bu işin üzerinde durmalı; tüm gençler oraya götürülmeli ve içeriği doldurulmalıdır.

Çanakkale’nin taşı, toprağı şehit neredeyse.

Simülasyonlar ayrı bir güzel.

Çok güzel düşünülmüş; farklı salonlarda farklı sunumlarda gerçekten o havayı soluyorsunuz.

İlk salona girince çok güzel bir şekilde hazırlanmış, araya sıkıştırılmış bir bilgiyle karşılaşıyorsunuz.

O kadar profesyonel hazırlanmış ki çok az kişi bu nüansı fark ediyor.

Nüans dedim de yerleştirilme biçimini kast ediyorum.

Osmanlı’nın dağılma dönemi özetlenirken, Osmanlı’yı yemeye çalışan batılı devletler sıralanıyor.

Ardından dünyanın farklı yerlerinden kardeş halkların Osmanlı’ya yardım için geldiğinden bahsediliyor.

Ve bu bölgelerin isimleri zikredilirken arada küçük, minik bir şekilde İsrail de geçiyor.

Yani İsrail 1915’te Osmanlı’ya yardım, asker vs göndermiş.

İsrail kurulmadan tam otuz sene önce.

Nasıl oluyor bu?

Keramet işte.

Biz buna soysuzluk mu diyelim?

Yoksa Çanakkale geçildi mi diyelim.

İçeriği, görselliği ciddi emeklerle hazırlanmış ve devlet eliyle yapılmış bir projenin en önemli kısmında nasıl böyle bir hata yapılabilir?

İster dikkatsizlikten kaynaklı bir hata olsun.

İster planlı bir illimünati olsun.

Her koşulda, savaş ilan ettiğimiz, düşmanımız olduğunu deklare ettiğimiz ve o yıllarda varlığı bile olmayan bir terör devleti bizim dostumuz gibi gösterilmeye çalışılıyorsa.

Ve koca bir devletin ruhu duymuyorsa.

Çanakkale geçilmiştir.

Kusura bakalım.

Duygusala bağlamaya üstümüze yok.

Hiçbir anlam ifade etmeyen duygusal atraksiyonları bırakalım.

Atalarımız tam anlamıyla yiğitliğin her aşamasını, şerefin, izzetin her aşamasını ortaya koymuşlar.

Ama biz uyuyoruz.

Sadece bunun edebiyatını yapıyoruz.

Hangi Yahudi sevici bunu yapmış olabilir?

Hangi soysuz buna cüret etmiş olabilir.

Bir devlet mekanizmasının içerisinde bu planlamayı kim yapmış olabilir.

Bu terbiyesizlik, bu şeref yoksunluğu, bu kara leke anında ortadan kaldırılmalıdır.

Ve en önemlisi, hangi Yahudi sevici bunu yapmışsa derhal uzantılarıyla birlikte bulunmalı ve kapının önüne konulmalıdır.

Bu kurtuluş savaşını dedelerimiz onurlarıyla kazanmışlar.

Biz bu onuru taşımaktan bile aciziz.

Şehadet, cihad, gaza unuttuk bunları.

Ve yenildik, işgal olduk.

Kültürümüzle, ahlakımızla, dinimizle…