Güney Amerika, İslam Sosyolojisi açısından bereketli topraklar.

Avrupa’dan,Amerika’dan başka bir çok kıtadan, bölgeden farklı bir yer.

Bizden daha az insanın İngilizce bildiği, daha kendini yeni yeni keşfetmeye çalışan bir bölge.

Birçok bölgede olduğu gibi yaşam standartları makasının çok geniş olduğu bir bölge.

Bir tarafta, Avrupa’dan gelmiş sol elinde çatal, sağ elinde bıçak, binlerce dönüm arazileri olan Avrupa kökenli süt çocukları.

Bir tarafta, oranın yerlileri ve hiçbir şeyleri olmayan hiçbir şeyler.

Zulüm üzerine kurulu sosyolojik yapısı olan bir bölge.

Mapuçe’ler oraların hiçbir şeyleri.

Almanya’dan, Hollanda’dan, İspanya’dan gelen çok kibar beyazlar ise her şey.

Para, kariyer, iş bitirme, ticaret, bürokrasi…

Avrupalılar oralara gidince kendi sünnetlerini yerine getirmişler.

Yani  öldürmüşler.

Öyle böyle değil, bayağı öldürmüşler.

Kalanlarını asimile etmişler, zorla İspanyolca öğretmişler onlara, kendi kültürlerini yaşamalarına müsaade etmemişler.

Neler yapmamışlar ki!

Hatta bazı bölgelerde yerli yok, hepsi Avrupa kökenli.

Ayıp olmasın diye de oraya buraya heykellerini dikmişler anı olsun diye.

Gerçekten bu kadar trajik.

Tabi Güney Amerika’nın tamamında bulunmuyor Mapuçe’ler.

Bazı Bölgelerde, yani yer altı kaynaklarının yoğun olmadığı, coğrafik olarak istila etmeye müsait olmayan yerleri gelip istila etmemişler.

Sadece bazı işbirlikçilerle sistematik sömürü kurmuşlar.

Toplumu ciddi bir şekilde bozmuşlar.

Herkeste bir başı boşluk, ahlaki yavanlık.

Herkes açısından gününü kurtarmaya yönelik bir yaşam.

Bir gaye, bir hedef emaresi görmek mümkün değil sosyal hayat içerisinde.

Bu durum, Müslümanlara ciddi alan açıyor aslında.

Dedik ya çok bereketli topraklar.

Zulümden sonraki kıvılcımı oluşturabilir Müslümanlar.

Bu kadar çelişki, gayesizlik, entrika, sömürü aslında İslamı doğurur.

İslam kendiliğinden doğmaz aslında.

Müslümanlar bu boşluğu okuyup ciddi bir şekilde doldurabilmeliler.

Kafa yormalılar.

Gitmeli, gelmeliler.

Şartları okumalılar.

Çok çalışmalılar.

Peki bu boşluk doldurulabiliyor mu?

Tabi ki hayır.

Tek tük davet çalışması yapan Müslümanlar var.

Ferdi, dar, günübirlik çalışmalar.

Bazıları arap kültürünü din diye sunuyor.

Bazıları kendi tabi olduğu alimlerin kitaplarını kutsal kitap olarak sunuyor.

Bazısı kravatlı memur.

Çok büyük bir kıvılcım için küçücük planlar, ayağı yere basan pratikler yapılması gerekiyor.

O insanların dürüst, fedakâr, kesinlikle yalan söylemeyen, komşusuna iyi davranan, ikram eden, güler yüzlü, kendisiyle aynı dili konuşan, beyefendi, gündemi bilen, kültürlü, birikimli insanlarla karşılaşması gerekiyor sadece.

Yani islamla.

Bu kadar basit mi?

Evet, bu kadar basit.