Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, dünya genelinde Covid-19 aşısına ulaşılması gerektiği konusuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Akgül, Coronavirus aşısının asla ticari ürün olmaması ve dünya genelinde herkese bu fırsatın verilmesi gerektiğini söyledi.

Akgül, "Coronavirus, bütün dünyayı bir hastalık okyanusuna dönüştürmüştür. 7,7 milyar insan okyanusta çaresiz durumda beklemektedir. Onların kurtarılması gerekmez mi? Şimdi bazıları insanlığı hastalık okyanusundan kurtarmak için gerekli cankurtaran botunu üretebildiklerini açıklamıştır. Ancak bu cankurtaranın sadece ödeme gücüne sahip olanlara verilebileceği de eş zamanlı olarak açıklanmıştır. Hâlbuki bu cankurtaranın yaygın kullanılmasına ihtiyacımız vardır. Bu bakımdan, aşı üreticileri her ülkeye aşının nasıl üretildiğini söyleseler, bütün ülkeler bu cankurtaranı üretebilir ve süratle Coronavirus okyanusundan güvenli kara parçasına çıkılabilir." dedi.

"Aşı tamamen erişilebilir ve patentsiz olmalıdır"

Dünyada aşı için takip edilen süreçin hatalı olduğunu belirten Akgül, "Aşı bir ticari ürün olmamalıdır. Tamamen erişilebilir ve patentsiz olmalıdır. Ancak dünyada halen problem olan esas husus, bir tarafta insanların, diğer tarafta kârın olmasıdır. Coronavirus aşısı ile ilgili esas husus bir tarafta insanların yaşamı, diğer tarafta şirketlerin kârının olmasıdır. Bu cankurtaranı insanlara bedelsiz olarak sağlayarak yaşamlarını kurtarmak gerekir. Dünyaya önerdiğimiz bir yeni paradigma olan Hepitalizm öğretisinde olduğu gibi, insanlığın sağlığı, huzuru ve mutluluğu için; merhametli, adil ve eşitlikçi bir yaklaşımla, bu Coronavirus okyanusunda fakir ve zengin ayrımı yapılmamalıdır." ifadelerini kullandı.

"Aşı mutlaka global ortak kamu malı olarak açıklanmalıdır"

İçinde bulunduğumuz sürecin bir menfaat elde etme zamanı olmadığını dile getiren Akgül, açıklamasının devamında şunları aktardı:

"Aşı mutlaka global ortak kamu malı olarak açıklanmalıdır. Böylece hiçbir patent veya fikri mülkiyet hakkı olmayacak ve sadece belli ülkelerde yüksek maliyetlerle üretilmesinin önüne geçilecektir. Dünyaya aşı sunmak için gerekli milyarlarca doz artık mümkün olan en düşük fiyata her ülkede üretilebilecek hale gelecektir. İlaç firmalarının araştırma masrafları, patent ve fikri mülkiyet hakları mutlaka dünya ülkeleri tarafından adaletli bir şekilde paylaşılmalı ve aşıların bütün ülkelerde üretilebilmesi sağlanmalıdır. Böylece, 7,7 milyar insan daha kısa bir sürede Coronavirus'e karşı aşılanmış olabilecektir. Aslında teamüller de dikkate alınmamaktadır. Örneğin, Palio aşısı herkese eşit bir şekilde sağlandı ve bir insanlık aşısı olarak ele alındı. Aşı hakkı, güneşin doğması gibi ele alınmalıdır. Güneşin doğmasından dolayı kimse bir kârlılık elde etmez ve bütün insanlık için vardır. Aşı da öyle olmalıdır."

"2021 yılında yoksul ülkelerdeki 10 insandan 9'u aşı olamayacaktır"

Akgül, "Burada teamüller de uygulanmamakta ve ilaç firmaları 'Nasıl bu dramatik mevcut durumdan istifade edebilirim' diye mücadele etmektedir. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü ve AB Komisyonları fonksiyonsuz bir şekilde sadece durumu seyretmektedir. Onun için dünyaya yeni bir paradigma gerekmektedir. O da merhamet, adalet, hakkaniyet ve mutluluğun olduğu Hepitalizmdir. Hepitalizm; mutluluk ve huzur için bütün kıtalardan yükselen köklü ekonomik ve sosyal değişim çağrılarına bir cevaptır. 2021 yılında yoksul ülkelerdeki 10 insandan 9'u aşı olamayacaktır. Hâlbuki zengin ülkeler kendi vatandaşlarını 3 defadan fazla dozla aşılama potansiyeline sahip olmuştur. Ayrıca, dünya nüfusunun yüzde 14'ünü oluşturan zengin ülkeler, şimdiye kadarki bütün Coronavirus aşı üretiminin yarısını satın almıştır. İlaç endüstrisi, güvenli ve etkili Coronavirus aşılarını rekor sürede ürettiği için kesinlikle övgüyü hak ediyor olsa da vergi ödeyenlerin finanse ettiği yeniliklerin meyveleri ile bu tür tekelci anlaşmaları sürdürmek için özgür bırakılmamalıdır." dedi.

"Herkes güvende olmadıkça kimse güvende değildir"

"Yaklaşık 100 ülke, Aralık 2020'de Dünya Ticaret Örgütü'nde tüm Coronavirus aşıları ve tıbbi teknolojiler için patentler ve diğer fikri mülkiyet hakları konusunda geniş tabanlı bir genel feragatname yayımlama önerisini desteklemektedir." diyen Akgül, "Ancak ülkeler DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus'un 'herkes güvende olmadıkça kimse güvende değildir' uyarısına aldırış etmiyor gibi görünmektedir. Avrupalı liderler bir seçimle karşı karşıya karşıyadır. Sadece kendi sınırları içine bakıp ilaç şirketlerinin mali çıkarlarını küresel sağlığın önüne koyabilirler veya aşı milliyetçiliğinden vazgeçip dünyanın en savunmasız insanlarıyla dayanışma içinde olabilirler. Profesör Muhammed Yunus'un liderlik ettiği ve dünyada yaklaşık 1 milyon imzanın verildiği 'aşının ortak bir kamu malı olması' gerektiği şeklindeki girişimin destekçisi olarak aşı üretimi yapan ilaç firmaları, ellerindeki bütün bilimsel bilgi, know-how ve teknoloji maliyetleri kendilerine ödenerek özellikle bu küresel salgın sırasında aşı içeriğini serbestçe herkesle paylaşmalıdır." ifadelerini kullandı.

"Coronavirus aşısı insanların aşısı olmalıdır, kâr elde etmenin aşısı olmamalı!"

Son olarak Akgül, "Hepitalist bir dünyada aşı bir ortak kamu malı olmalıdır. Asla bir kâr elde etme aracı olmamalıdır! Coronavirus aşısı, insanların aşısı olmalıdır, kâr elde etmenin aşısı olmamalıdır! Aksi takdirde milyarlarca insan çok olumsuz etkilenecektir. Dünyada bütün hükümetler, insan hayatının kârdan çok daha önemli olduğunun farkına varmalıdır. Hükümetler ilaç endüstrisinin insanların hayatlarını kârlarının öncesine koymasını sağlamalıdır. İnsanlık birinci plana alınmalı ve kâra yenilmeden, hakkaniyet ve adalete dayalı Hepitalist bir dünya oluşturulmalıdır. Dünya herkese aşı sağlayamazsa, sahte aşılar piyasaya sürülebilir. Bu da farklı bir trajedinin yazılmasına sebep olur!" şeklinde konuştu.