Gaziantep-Kilis Tabip Odası tarafından yapılan yazılı açıklamada, Covid-19 salgın sürecinde gelinen son aşama değerlendirildi.

Covid-19 vakalarının ve salgından kaynaklı ölümlerin her geçen gün daha da arttığına dikkat çekilen açıklamada, siyasi ve ekonomik çıkarlar yerine insan sağlığının öncelenmesi çağrısında bulunuldu.

'Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz'

Ölümlerin durdurulması çağrısında bulunulan açıklamada, '13 Nisan Çarşamba günü Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan iki haftalık 'kısmi kapanma' 1 Mart'tan bu yana uygulanan 'kontrolsüz normalleşememe' halinin ne denli başarısız olduğunun ifadesidir. Yeni kısıtlamalar adı altında alınan önlemler de iktidarın pandemi sürecine dönük bilimdışı bir anlayışın ürünüdür. Alındığı söylenen önlemler ölümleri durdurmayacak, sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorlu koşulları değiştirmeyecektir.' ifadeleri yer aldı.

'Bu tedbirler paketi halkı oyalama paketidir'

Covid-19 salgının en çok yoksulları ve işçileri etkilediğine dikkat çekilen açıklamada, 'Pandemi yoksulları ve işçileri vurmaktadır. Her gün bir uçak dolusu yurttaşımızı toprağa veriyoruz. Her gün yurttaşların on binlercesini hasta eden pandemi ile ve pandeminin kötü yönetimiyle karşı karşıyayız. İktidar bilimin, meslek örgütlerinin sesine kulağını tıkamakta, sermayenin çıkarlarına uygun kararları uygulamaktadır. Bu tedbirler paketi halkı oyalama paketidir. Böyle olacağını başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bütün yönetenler biliyordu. Ancak tüm uyarılarımıza rağmen gereken önlemleri almak yerine tabloyu seyretmekle yetindiler.' denildi.

'Maske, mesafe, hijyen tekerlemesiyle suçu vatandaşlara atıyorlar'

Vakaların artmasının halka bağlandığını ve her zaman halkın suçlandığı belirtilen açıklamada, 'Baştan beri yaptıkları gibi halen salgını yönetmek yerine algıyı yönetmeye çalışıyorlar. 'Aşı umudu tacirliği' yaparak insanları oyalıyorlar. Mızrak çuvala sığmayınca da, maske, mesafe, hijyen tekerlemesiyle suçu vatandaşlara atıyorlar. Bir yıldır her zaman olduğu gibi mesleğimizin ve meslek örgütümüzün üzerimize yüklediği sorumlulukla söylenmeyeni söylemeye, görünmeyeni görünür kılmaya çalıştık. Halk sağlığını önceleyen bilimsel bilgiler ışığında salgının ilk gününden itibaren Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler talep ettik, randevu taleplerimize yanıt gelmedi. 50 metreye varan yazılar yazdık, cevap alamadık, medya aracılığıyla uyardık yapılması gerekenleri söyledik ama duyulmadık. Ölümleri görmeye tahammülümüz kalmadı. Meslektaşlarımızın tükendiğine tanıklık etmeye tahammülümüz kalmadı.' açıklamasında bulunuldu.

'Covid-19 dışı hastalarımız da mağdur oluyor'

Hastanelerin Covid-19 hastalarıyla dolduğuna dikkat çekilen açıklamada, 'Bugün geldiğimiz noktada, eksik, yanlış, tutarsız politikalar, başarısız salgın yönetimi neticesinde kontrol altına alınamayan Covid-19 pandemisi üçüncü ve en büyük pikini yapıyor. Günlük vaka sayıları 60 bine dayandı, can kayıpları gerçek rakamların ancak üçte birini yansıtan resmi rakamlarda bile 250'yi aştı. Hastanelerimiz Covid-19 hastalarıyla doldu. Yeni açılan servisler dahi ihtiyacı karşılamaya yetmiyor, yoğun bakımlarda yer bulunamıyor. Her gün çaresizlik içinde yeni ölümlere tanıklık etmekten tükeniyoruz. Bu tablodan sadece Covid-19 hastaları değil, Covid-19 dışı hastalarımız da mağdur oluyor, ertelenemez sağlık sorunları için gereken hizmete ulaşamıyorlar.' ifadelerinde bulunuldu.

'Yurtdışı seyahatlerinde 14 gün karantina uygulanmalıdır'

Vakaların ve ölümlerin önlenmesi için acil adımların atılması çağrısında bulunulan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

'Mevcut sağlık politikalarının başarısız olduğu artık kabul edilmeli, sağlığa bütüncül bakan toplum ve sağlık örgütlerinin katılımıyla dayanışma içerisinde yeni bir sağlık sistemi kurulmalıdır. Pandemi ile mücadele derhal geniş katılımlı yerel pandemi kurullarına devredilmelidir. Bu kurullara yerel yönetimler, sağlık emek ve meslek örgütleri ve toplum dahil edilmelidir. Bilimsel kriterlere uygun filyasyon çalışmalarına hızla başlanıp salgının ilk kaynağına ulaşılmalı, bireyler hastalanmadan veya hastaneye gelmeden gerekli adımlar atılmalıdır. Çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalıdır. Zorunlu üretim alanlarında çalışanlar için işyerine ulaşmada ve iş yerlerinde fiziksel önlemler alınmalı, dönüşümlü çalışma modelleri ile çalışma ortamlarında bulunan sayısı azaltılmalıdır. Uluslararası dolaşım en aza indirgenmeli ve yalnızca çok gerekli şartlarda olmalı, yurtdışı seyahatlerinde 14 gün karantina uygulanmalıdır.'

'Toplumun önüne net bir aşı takvimi konulmalıdır'

Aşılamada hedefin toplumsal bağışıklık olması belirtilen açıklamada, 'Etkili bir aşılama programı uygulanmalıdır. Aşı temini ile ilgili süreç şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalı, toplumun önüne net bir aşı takvimi konulmalıdır. Mevcut durumda hızlı aşılama salgınla mücadelenin en önemli parçasıdır. Aşıda patenti ortadan kaldıracak uluslararası adımlar atılmalıdır. Sağlık çalışanlarının mevcut pandeminin yükü yetmezmiş gibi iktidarın vurdumduymazlığıyla daha da tükendiği görülmelidir. Covid-19'un meslek hastalığı kabul edilmesi gibi basit bir adımın bile atılmaması halen bir ayıp olarak ortada durmaktadır. Halen atanmayı bekleyen ve KHK ile gerekçe gösterilmeden ihraç edilmiş tüm sağlık çalışanları hızla salgınla mücadelede yerlerini almalıdır. Sağlık çalışanları artık dinlenebilmelidir.' denildi.

'Siyasi ve ekonomik çıkarları değil, insanı önceleyin'

Açıklamanın sonunda, 'Bilim insanlarına çağrımızdır; verilerin kamuoyu ile paylaşılmadığı, bağımsız bilimsel çalışmaların engellendiği şartlarda sınırlı sayıda da olsa eldeki mevcut verileri ile ülkenin, bölgelerin, risk gruplarının özgün durumlarının gösterilmesi gerekir. Bilim insanları yayın üretme konusunda Bakanlığın çizdiği çerçevenin dışına çıkmalıdır. TTB bilimsel sorumluluğu almaya hazırdır. Topluma çağrımızdır; sosyal haklarımızın korunması, temel gıda, su, ısınma, barınma, temizlik ihtiyaçlarınızın karşılanması salgınla mücadelede iktidarın görevidir. Temiz hava, güneş ve fiziksel hareketliliğinizi sağlayacak alanlar ve düzenlemeler organize etmek yine iktidarın sorumluluğundadır. Ekonomik çıkarlar için sağlığımızı hiçe atarak çalıştırıldığımız işyeri ortamlarına gitmemeyi talep etmek en doğal sağlık hakkı talebimizdir. Hareketliliği azaltıp bulaşı önlememiz için ekonomik destek, zamanında aşılanma, şeffaf bilgi edinme yurttaşlık haklarımızdır. Uyarılarımıza rağmen yanlış sağlık politikalarında ısrar edilmesi, sosyal cinayettir. Toplumun ve sağlık çalışanlarının canını ve sağlığını riske atan vurdumduymazlığına daha fazla tahammülümüz kalmamıştır. Siyasi ve ekonomik çıkarları değil, insanı önceleyin. Artık tükendik, söylenecek sözümüzü tükettik.' görüşlerine yer verildi.