Tarih 28 Kasım 2011 Pazartesi

Basında 'Katliam virüsü’ geliştirildi başlığıyla insanlığı tedirgin eden haberler yayınlanıyordu. Haberin yayın üssü ise Hollanda. Taaa o zamandan tehlikeye dikkat çekilmiş de anlaşılamamış meğer.

Biraz daha geriye gideceğiz.

Hollandalı bilim insanları, 2009’da dünyada yaklaşık 9 bin insanın ölümüne yol açan kuş gribi virüsünün ‘çok daha bulaşıcı ve öldürücü’ bir türünü keşfediyor.

Erasmus Tıp Merkezi’nde, kuş gribine yol açan H5N1’in genetiği üzerinde oynayan Ron Fouchier liderliğindeki ekip, sadece beş mutasyonun (gen değişimi) virüsü, dünya nüfusunu silip süpürecek kadar bulaşıcı hale getirebileceğini konuşuyor ve, “İnsanlara benzeyen solunum yollarına sahip dağ gelincikleri üzerinde test edilen yeni virüs, çok kısa sürede milyonlarca kişiye bulaşma kapasitesine sahip.” Diyordu.

“Yanlış ellere geçerse” dendi ve galiba öyle de oldu

Araştırma taa o zamanlar bile , bilim dünyasında büyük tartışmalara sebep olmuştu. Genetiği değiştirilmiş virüsün ‘yanlış ellere düşmesi’ halinde biyolojik savaşa yol açması endişeleri bile dile getiriliyordu. Hatta Daily Mail Gazetesi, virüsün ‘şarbondan beter’ olduğunu ve tüm uygarlığı tehdit edebilecek potansiyele sahip olduğunu yazıyordu. Araştırmayı H5N1’i daha iyi anlamak için yapan Fouchier, “yapılabilecek en tehlikeli virüs” dese de, yöntemini makale olarak yayımlamaya kararlı idi.

Fouchier’in bu kararı sonrası konu bilimsel yayın özgürülüğünü de tartışmaya açtı. Hollanda Ulusal Biyogüvenlik Danışma Kurulu ise makaleyi yasal olarak engelleyemese de basından yayınlamamasını rica etmeyi değerlendiriyordu.

İnsanlık adeta uyuyordu

“Tehlikeye insan eliyle çıkarılan davetiye, dünyayı tehdit noktasına getirebilir mi?” tartışmaları devam ederken, Hollandalı araştırmacıların ‘kuş gribi’ virüsünün genetik yapısıyla oynayıp geliştirdikleri yeni virüs, insandan insana bulaşma özelliğiyle korku saçıyordu. Virüsün kötü ellere geçme endişesinin yanında, şimdi de araştırmanın yayınlanıp yayınlanmayacağı konusu dünya basınında tartışılırken insanlık adeta uyuyordu.

***

Tartışmalar Hollanda ile sınırlı kalmamıştı. Bir bakalım kim ne demişti haberlerle alakalı?

"Laboratuvardan çıkarılması küresel salgına yol açabilir"

İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Pediatrik Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayper Somer: “Hollanda’da Erasmus Tıp Merkezi’nde yapılan araştırma ile, 2006 yılında ülkemizde de ölümlere neden olan kuş gribi (H5N1) virüsünün yapısı ve bu sayede ölüme yol açmasının nedenleri ortaya çıkarılmaya çalışılıyordu. Araştırma sırasında, Hollandalı bilim insanlarının virüsteki 5 genetik yapının değiştirilmesiyle, insana çok benzeyen solunum sistemi bulunan gelinciklerde, hastalığın kolayca yayılabildiğini göstermesi büyük korku yarattı. Bunu domuz gribi örneğinde de görmüştük. Bilim insanları, laboratuvar ortamlarında bu gen değişimlerini gerçekleştirerek insandan insana bulaşabilecek ölümcül bir grip virüsü gelişip gelişmeyeceğini belirlemeye ve önlem almaya çalışıyorlar. Ancak hiç kuşkusuz bu çalışmaların çok zararlı olabilecek sonuçları da bulunabilir. Doğal ortamda yüzlerce yıl alabilecek bu değişim, laboratuvar ortamında birkaç yılda meydana gelebildiği için, geliştirilen bu virüsün laboratuvar ortamından çıkarılması, çok kısa zamanda tüm dünyayı etkileyecek bir salgına neden olabilir. Kaygılar bundan kaynaklanıyor ve kötü niyetli kişi veya ulusların bu virüsü elde etmeleri halinde biyolojik silah olarak kullanma olasılıkları bulunuyor.” Diyordu.

"Tüm insanlığın sonunu getirebilecek güçlü bir silah"

Şimdi bir de, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Bakır’ın o zamanki değerlendirmesine bakalım: “2006’dan bu yana 500 kişinin ölümüne yol açan, ancak insandan insana bulaşma yeteneği zayıf olan H5N1 (kuş gribi) virüsünün genetik değişim (mutasyon) sonucu bulaşma yeteneğini geliştirmesiyle bir pandemiye ve büyük çapta ölümlere neden olmasından korkuyorduk. Bizim korkumuz bu yöndeyken Hollandalı bir araştırmacı, biyogüvenlik düzeyi konusunda bilgi sahibi olmadığımız bir laboratuvarda, bulaşma ve zatürreeye neden olma potansiyeli yüksek bir H5N1 virüsü elde ettiğini bildirmiş ve doğal yolla oluşması beklenenden daha tehlikeli mutasyonları, laboratuvar koşullarında virüste elde ederek insanlığın sonunu getirme potansiyeli taşıyan bir çeşit silah geliştirmiştir. Bu virüse karşı çok hızlı şekilde aşı geliştirilip stoklanması zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir.”

Düşünebiliyor musunuz? Taa o zaman “aşı çalışmalarının başlaması gerekiyor” denmiş de insanlık resmen uyumuş, ya da uyutulmuş.

"Sadece biyolojik değil ekonomik savaş aracı"

İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Ulusal Grip Referans Laboratuvarı’ndan Meral Akçay’da şunları dile getiriyordu, “Bu araştırmanın temel amacı, H5N1 virüslerinin insandan insana bulaşma mekanizmasını araştırmak olarak açıklanmıştır. Yapılan araştırmalarda insanlığa yarar amacı güdülmesi şartıyla bilimin önüne sınır konulmaması ve bilimle uğraşanların her sordukları soruya yanıt arayabilmeleri ilkesine inanıyorum. Bu tür araştırmalarda önemli olan, tehlikeli bir virüsün hangi şartlarda korunması ve ne amaçla kullanılması gerektiğinin kesin sınırlarla ve uluslararası komisyonlarca belirlenmesidir. Ancak, konuya bireysel açıdan baktığımda patojenitesi bu kadar yüksek olan bir virüse laboratuvar ortamında insandan insana bulaşır özellik katılmasını doğru bulmuyor ve bunun yarar açısından gerekli olmadığını düşünüyorum. Görüşüme göre bu virüse sahip olan ekonomik güçler, bunu biyolojik değil ekonomik savaş aracı olarak kullanabilirler. Bu araştırmanın sonucunda elde edilen H5N1 virüsü kullanılarak, gelecekte bu virüsün doğal versiyonu ile gerçekleşebilecek bir pandemiye karşı önlem almak mümkün olabilir. Amerikan Ulusal Biyogüvenlik Danışma Kurulu (NSABB) araştırma sonuçlarının yayınlanıp yayınlanmayacağına karar verecektir. Bence bu araştırma yayınlanmalıdır.”

***

Bu konu ile alakalı bilgilere internet ortamında haber kaynaklarından ve isimler üzerinden istediğiniz şekilde ulaşabilirsiniz. Ancak sorulması gereken asıl soru şu: Madem bu illetin ip uçlarına taaa 2009’da ulaşıldı, o halde neden insanlığı ayakta uyuttular ve aşı çalışmasında bu denli geciktiler.

Artık yorum sizin.

Vesselam,