El Bab’tayız.

Hayır sahiplerinin desteğiyle yetim ve yoksulların peşindeyiz.

Bunun bir kulluk görevi ve kardeşlik mükellefiyeti olduğunu elbette biliyoruz.

Aynı duruma biz düşmüş olsak, başka kardeşlerimizin de bize böyle yapacağına inanıyoruz.

Nitekim Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan halkı Türkiye'ye yardım için seferber olmuştu. Bir milyon liralık İş Bankası sermayesinin, 250 bin lirası Pakistan Müslümanlarının parasından sağlanmıştı.

Dedim ya bu bir kardeşlik mükellefiyetidir.

Suriye halkı 10 yıldır zulüm altında.

10 yıldır yerlerinden yurtlarından edilen insanlar sınırımızda büyük bir dram yaşıyor.

Ve Türkiye burada ciddin büyük işler yapıyor.

Gerek devlet olarak gerek STK’lar ve kamu kurumları olarak.

Tam bir kardeşlik örneği sergiliyor Suriye’nin kuzeyinde.

Tabiri caizse saha hiç boş bırakılmıyor.

Herkes bir işin ucundan tutmuş kardeşlerine destek oluyor.

Kimi güvenliği sağlıyor, kimi eğitimi, kimi sosyal ve kültürler çalışmalar yapıyor, kimi insani yardım faaliyetlerinde bulunuyor.

Dile kolay, bir ay değil, bir yıl değil, tam 10 yıl.

10 yıldır Türkiye halkı, mazlum Suriyeli kardeşlerine yardım ediyor, destek oluyor.

Geçecek mi, elbette geçecek.

Bitecek mi bu günler, elbette bitecek.

Geriye rabbimin katında yazılanlar kalacak.

Geriye tarih sayfalarına “kardeşliğin böylesi” diye bir başlık atılacak.

Kardeşliği dilde değil, fiilde ortaya koyan 83 milyon Türkiyeli halkına selam olsun.