Birinci Dünya Savaşında Suriye/Filistin cephesi en sıcak ve gizemli cephe olarak kalmıştır. Hâlâ çözülmesi gereken konular ve verilmesi gereken cevaplar var. Bu cephenin komutanı ve aynı zamanda bölgenin genel valisi İttihat ve Terakki Partisinin üç numaralı adamı Bahriye Nazırı Cemal Paşa'dır.

Bu dönemde fazla bilinmeyen bir konu olan Yahudilerin durumu ve özellikle Yahudi sürgünüdür. Bu konu çok dillendirilmemesinin nedeni Cemal Paşa'nın uyguladığı akıllı siyaset olmuştur.

Bu konuyu Cemal Paşa'nın Yaveri olan Falih Rıfkı Atay'ın hatıratlarından takip edelim:

" Kıtlık ve açlığı önlemek için Filistin Yahudilerini savaşın sonuna kadar toplama bölgesine yollamak ve orada oturtmak lazım geldi. Acaba gerçek sebep bu mu idi, yoksa Filistin Yahudileri tehcir mi ediliyordu?

 Bir Yahudi tehciri ihtimali haberi alınır alınmaz birbirleri ile boğuşan milletler bize karşı birleşiverdiler. Protestan, Katolik, Anglikan, Ortodoks, bütün Hristiyanları birbirleri ile çarpıştıran ve 1914-1918 tarihini Hristiyan kanı ile yoğuran Yahudi bankerleri bütün kiliseyi havra menfaati için camiye karşı çevirmeyi başardılar. Yafa konaklarını, otellerini, portakal ormanlarını, bunca yıldır kurulan Yahudi yurdunu bırakıp Hama ve Humus kabalarının kerpiçleri ve buğday tarlası içine atılmak: Asla! Fakat Cemal Paşa, çiğ bir politikacı değildi. Siyonistlerin başları kimler olduğunu da biliyordu. Reisleri çağırdı, dedi ki:

İkiden biri : Ya sizi, Ermenilere yapıldığı gibi tehcir ederim. Evlerinizi, bağlarınızı, bahçelerinizi bırakıp yaya olarak buğdaya doğru gidersiniz. Yahut evlerinize, bağlarınıza ve bahçelerinize sizden heyetleri bekçi yaparım ve emirlerine jandarma ve asker veririm. Bir portakala dokunanı idam ederim. Sizi de trenlerle yollarım. Ancak bu ikincisi olması için yarın sabah bütün Viyana ve Berlin gazeteleri susmalıdır.

Yahudilerin akılsız olduklarını ispat etmek için fırsat beklemediklerine şüphe yoktu. Karargâh telgrafhanesine gittiler. İki satırla iki büyük şehri, ondan başka Londra’yı ve Paris’i susturdular.

Gerçekten Yafa’yı boşaltıp burunları kanamaksızın Hama ve Humus’a gittiler ve geride Araplar onların bir portakallarını bile ağız tadı ile yiyemediler. Tehcirlerinin bir sebebi de Yahudi Filistin’in bir casus yuvası olması idi. Hama devesi ile çöl üstünden Bağdat karargâhına istatistik yetiştirmek, şüphesiz Filistin kıyışandan sandalla İngiliz torpidosuna haber yollamak kadar olmadı.

Falih Rıfkı Atay, Zeytin Dağı, Pozitif Yayınları, İstanbul 2017, s.75