Geçenlerde vefat eden rahmetli Doğan Cüceloğlu, seminerlerinin birinde bir hikâye anlatır. Hikâyede adı geçen kişiler kendisinin yakından tanıdığı bir ailedir.

Bu ailenin köyde yaşadığı eski zamanları hatırlayarak başlar anlatmaya; köyde yaşayan Selim dedenin yedi çocuğu vardır. Ahırda ise diğer hayvanları ve bir de eşekleri vardır.

Eşek yaşlanmıştır.

Bir gün büyük oğlu der ki,

‘’Baba bu eşek yaşlandı, bu eşeğin yerine yeni bir eşek alalım.’’

Baba ‘’bakalım’’ der.

Aradan zaman geçer, eşek sağa sola çarpmaya başlar,

Büyük oğlu yeniden ‘’Baba bu eşeğin gözleri görmüyor, bu eşeği değiştirelim’’ deyince, Selim dede ‘’Bu akşam düşüneyim yarın konu hakkındaki düşüncelerimi söyleyeceğim’’ der.

 Sabah olunca Selim dede çocuklarını toplar, eşeği de getirir ve şöyle der ‘’Bakın çocuklar bu eşek on beş yıldır bizimle yaşıyor ve ailemize hizmet ediyor. Bu eşeğin gözleri görmüyor diye dağa bırakalım diyorsunuz, yarın benimde gözlerim görmeyince beni de mi dağa bırakacaksınız?

Sizlerin vücudunuzdaki etlerde bu hayvanın hakkı vardır, yıllardır çalışmasının karşılığı bu olmamalıdır’’ der.

Selim dede devam eder. ’’ Bu eşeği bugünden itibaren emekli ettim, bugüne kadar bu eşek bize hizmet etti, ölünceye kadar da biz ona hizmet edeceğiz.’’ diyerek çocuklarını öğütler.

Eşek o vakitten sonra ölünceye kadar hiçbir iş yapmaz. Selim dede eşeğin yemini ve suyunu verir zaman zaman onunla sohbet eder. Eşek bu halde iki yıl yaşar, ölünce de bir mezar kazar ve onu gömerler.

Aradan geçen birkaç yılın ardından Selim dedenin çocuklarından biri hukuk fakültesini bitirip köye dönünce, aile ziyaretlerinden sonra o eşeği de ziyaret etmek ister, mezarına gelir ve geçmişte yaşananları hatırlayarak,

‘’Benim babam doğru ve adil bir insandı ben de adil olmalıyım, davalarda adaletten hiçbir zaman şaşmamalıyım’’ diyerek doğruluktan ayrılmama noktasında yolunu çizer.

Selim dede cahildi, okuma yazma bilmezdi ama doğru ve adil bir insan olarak çocuklarına iyi bir örnek olmuştur.

Doğruluk ve adalet torunlarına da sirayet eder.  Selim dedenin oğlunun bir oğlu olur ve çocuk on dört yaşına gelir.

Bir gün okulda matematik sınavı olur ve akşam babasına anlatır.

‘’Baba bu gün matematik sınavımız oldu ve ben on beş sorudan on dördünü yaptım’’ der.

Babası ‘’aferin oğlum’’ deyince, oğlu; ‘’Baba on beşinciyi de yapabilirdim ama yapmadım’’ der,

Babası ‘’neden yapmadın öyleyse?’’ diye sorunca cevap verir,

‘’Yanımda arkadaşım oturuyordu. O cevabı yapmıştı, ona bakıp yapabilirdim, fakat doğru olmazdı, eğer yapmış olsaydım, ben onu hak etmemiş olurdum’’ der.

 Baba belli etmeden diğer odaya gider ve sevincinden ağlar. Doğruluk, adalet, hak ve hukuk kavramları o evde yerini ve kıymetini bulmuştur. Gelecekte de bu kavramlarla daha başarılı olacaklardır.

Selim dedenin ektiği tohumlar (doğruluk ve adalet) torunlarına kadar ulaşmıştır.

Bizlerde evlerimizde yaptığımız her şeyin çocuklar tarafından örnek alınacağını unutmayalım.

Kıymetli işler yapalım, çocuklarımıza iyi ve güzel miraslar bırakalım.