Bu aralar çok ölüyoruz.

Elbette doğanlar da bir kadardır.

Çünkü burası dünya ve bidayeti olan her şeyin bir nihayeti vardır.

Hal böyle olunca sonunda her canlıya düşen bir tutam ölüm oluyor.

Özellikle dünyayı saran Koronavirüs denen illeti ile beraber etrafımızda ölümler ve ölenler çoğaldı.

Dikkat ederseniz “etrafımızda” diyorum.

Dikkat edersiniz “ölüm” diyorum.

Sahi bu ölüm zaten bizimle beraber doğmamış mıydı?

Yani doğmak ölüme giden sürecin başlangıcı değil miydi?

Velhasıl başlangıcı olan her şeyin bitişi de vardır.

Buraya kadar her şey gayetnormal.

Normal olan şey ise ölümü hakkıyla anlayamayışımız.

Hepimiz ölümü çok iyi biliyor ama hiçbir şekilde anlamıyoruz.

Anlamayınca da bizim için havada kalan bir şey oluyor ölüm!

Oysa en öncelikli ve en önemli meselemizdir ölüm.

Ölümü hakkıyla anlamayan insan,hayata da bir anlam katamaz.

Bir başka tabirle hayatı da anlamsızlaşır insanın.

Bu yüzden ölümü bilmekten ziyade anlamak gerek.

Anlamak için çabalamak gerek.

Hani anlatılır ya, Bir zamanlar İstanbul'da yaşayan bir meczup yoldan geçenleri kollarından tutup: "Allah var" dermiş. Onlarda: "Biliyoruz be adam" diye çıkışırlarmış. Meczup tekrar: Bildiğiniz gibi değil hakikatten "Allah var" der uzaklaşırmış.

Ölüm de böyle bir şey işte!

Birisi bize ölümü anlatınca, “Biliyoruz” diyerek kapatıyoruz..

Oysa mesele öyle değil.

Bilmek yetmiyor.

Anlamak gerek ölümü.

Çünkü insanın elinde kalan en son şey ölümdür.