Dünyada eşit paylaşım ya da denge sağlamak şeklinde hemen her ideolojinin hedefleri arasında koyduğu bir ütopya vardır. Çoğu zaman olayın maddi imkanların paylaşımı olarak algılanması, sol ve sağdan bakış açılarının da buna bina edilmesine yol açmıştır.

Sağcılar genelde solculara uyuz olduklarından; sosyalistliğin gereği olarak lanse edilen, eşit ekonomik imkan yalanına inat, dengeli olduğuna inandıkları, herkesin çalıştığı kadar kazandığı hayalini kapitalizmin temel unsuru bilip yola çıkarlar.

Solcular ya da komünistler için inanılan yalanın boyutlarının fikir dünyalarına sığmayacak kadar büyümesi yeterlidir. Bir zamanların hayal ülkesi SSCB yıkılınca, bütün umutlarını Küba’dan gelen haberlere bağlayan, arada Kuzey Kore aşkları depreşen bu kitlenin, sağlıklı bir sevinç yaşama şansı pek yok gibi duruyor.

Bu anlamda batıya tapan, AB kriterlerine iman eden ve yüce tanrı ABD’ye secde etmeyi fazilet bilen kapitalist hatta biraz da emperyalist köleler için, iyi bir maaş, iyi bir ev ve iyi bir tatil teslisini elde etmekten daha yüce bir makam yoktur.

Bütün bu hengamede, bir de görece bir şeylere sahip olduğunu zanneden ve kendini herkesten üstün görecek kadar hayattan ve insanlıktan habersiz kitleler var. Bizde bolca hem de…

O hep bildiğimiz; birkaç nesil önce buralara geldiği için kendinden sonra gelenleri aşağılama yoluyla içindeki ezikliği tatmin etmeye çalışan güruhun, hasbelkader muhataplarının ezik ve hatta fakir olmadığını fark ettiği ya da beklediği standartların üstünde bir hayat yaşamayı başardığını gördüğü anda hissettiği hayal kırıklığı ile geçirdiği cinnet sonucu, kuduz köpek gibi etrafına hırlaması, kişilik ve kimliğini ele veren önemli bir göstergedir.

İyi bir evde oturan, iyi bir araca binen Türkiyeli bir gurbetçi ne kadar Almanya’da kem bakış ve sözlere muhatap oluyorsa; buralarda da iyi bir arabaya binen ve iyi bir evde oturan Suriyeli o kadar düşmanca bakış ve sözü muhatap oluyor.

İşin tek farkı, orada bunu yapanlara çoğumuz Neonazi lakabını takıp lanetliyorken, burada bunu yapanlara milliyetçi ve vatanperver muamelesi yapılması!

Evet sevgili halkımız; Suriyeliler de normal insanlar. Yeme, içme ve benzeri insani ihtiyaçlarını gideriyorlar. Adetleri ve alışkanlıkları farklı da olsa, birlikte yaşamak pek de zor olmayan, simaları da bize çok benzeyen, dillerinin yarısını dikkatle dinlesek anlayabileceğimiz, ırk ve nesil olarak da bize çok uzak olmayan insanlar.

Suriyelilerin hepsi fakir ve işsiz değil!

Suriyeliler de muz yeme hakkına sahipler!

Suriyeliler de çalışıp para kazanabiliyor. Her ne kadar o pek dürüst(!) ve adil(!) insanlarımız maaşlarını, onların zor durumda olmasını fırsat bilerek oldukça düşük ödeseler de…

Suriyelilerin çocukları da çocuk, biliyor musunuz? Parkta bahçede oynamak istiyorlardır, emin olun. Evlerinde koşmak gibi en basit yaramazlıkları yapmak gibi…

Bu noktada tekrar başa dönüp, fikir ve bakış açımızın hangi yerine ve nasıl oluyor da sığdırdığımızı bir türlü kabul ve itiraf edemediğimiz faşist ırkçılığımızı yeniden sorgulamamız gerekiyor. Sağcı bir kapitalist miyiz, solcu bir sosyalist mi?

Adamlar, en ucuz iş gücü olarak kapitalistlerimizin arayıp bulamadığı kitle!

Adamlar, sosyalistlerin propaganda için kullanabileceği her türlü sosyal eksikliği yaşıyorlar. Aklı başında bir solcu için bulunmaz nimet varlıkları.

Müslümanlara söz söylemeye hiç gerek yok!

Müslümanlar için konu kardeşlik kelimesi ile başlıyor ve vefa, hüsnü zan, isar gibi ideal kavramlarla devam ediyor.

Yani demem o ki; dünyanın hangi kutbunda durursanız durun, hangi yönden bakarsanız bakın, gördüğünüz göreceğiniz dünyanın yuvarlık olduğu ve üstünde ebedi kalınmadığı olacaktır.

Kendini çok bir şey zannetmenin alemi yok, neticede geldiğimiz yer toprak, gideceğimiz yer toprak. Arada çamurlaşmadan yaşamak ve adem kalmak, insan olmak mümkün.

Bu arada evet, Suriyelileri de Allah yarattı ve onları da topraktan yarattı ve onlar da ölünce toprağa gömülüyor.