Her mesleğin kendine has dengeleri, kuralları ve etikleri var!
 
Her işin erbabı, bir de arada  vaziyeti kollayıp, “Her köfteye maydanoz” kendine ekmeklik hamur arayan uyanıklar"
-Gazetecilik bir meslek midir?
 
-Evet, gazetecilik, başında ki “G”  satırbaşlarında  büyük harfle yazılan bir meslektir. Kendine has kuralları ve olmaz ise olmazları olan bir “Meslek”tir
 
“Ben gazeteciyim” demenin, diyeni, hemencecik meslek erbabı yapmayacağı, hususen kişinin mesleki bilgi, birikim ve donanıma sahip olmasını mecbur kılan bir meslektir.
 
Tıpkı, 
 
Proje okumasını bilmeyen bir Mimar, kapı takmayı bilmeyen bir marangoz olmayacağı gibi..
Bir haber spotunu yazmaktan bihaber, cümle kurarken “Deviren!” imla kurallarıyla tanışmamış kimse de gazeteci değildir!..
Ben bir gazeteciyim! Meslekte 25. Yıl plaketini bizzat üyesi olduğum Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nden onurla almış, yerel ve ulusal gazetelerde ve yayın organlarında yıllarca haberler ve makaleler neş’retmiş bir gazeteciyim.
 
“İştir kişinin ayinesi lafa bakılmaz” atasözü en önemli mihenk taşıdır. Keza, gazeteciliği çıkarlarına siper edip, löküs bir hayat hayallerinin gölgesinde ikame edenlerin aksine” 25 yıllık meslek hayatımda güncellerle mücadele ederek kazanılan helal ekmeği, haksız kazanılan milyonlara tercih eden bir gazeteciyim. Binaenaleyh, bu sebepledir ki, tüm mal varlığım; Babadan kalma bir ev, bir külüstür araba ve 15 yıllık bir bilgisayar…”
 
-Bunu niçin yazdığıma gelince!
 
- Dürüst olmanın, "Yalnız kalmak" gibi bir faturası olduğunu gayet iyi bilirim  Bunu bedel ödeyerek öğrendim!. Keza, bugün siyaseten belli mevkilerde bulunup, makam koltuklarını iştigal eyleyenlerin bizim, adına “Dava” deyip bedel ödediğimiz, hapis yatıp DGM ‘lerde yargılandığımız mücadelenin mirası üzerinden nasıl keyif çattıklarını  ve dahil oldukları “Çarkın devranı”nı da iyi bilirim! 
 
Onlar da bizim bildiğimizi bilir ama çokta ciddiye almazlar. Zira bilirler ki, “Biz den zarar gelmez!”
Bilirler ki, biz, gazeteciliği, başkalarının günahlarından pay devşirmek için kullanmayız..
 
Bizi gördüklerinde “Biz kardeşiz!” deyip, arkamızdan “Don Kişot’luğun lüzumu yok” ithamlarına, bizi “Şekil A” Yaptıklarından elbette haberdarız..
 
Bizimle muhataplıklarını kesmelerinin en önemli sebebi ise, bize bakınca "Günahlarını, Allah’tan korkmayı, helali ve haramı” hatırlamalarıdır. Muhtemeldir ki, bizi günahlarına şahit tutmak işlerine gelmez ve yanımızda hoyratça günah işleyemezler. Bu yüzden bizi yanlarında istemezler, bizimle çalışmayı zinhar kabul etmezler ve bizimle yol yürümezler.. 
 
İşbu sebepten ola ki, zat-ı muhteremler, şerrinden tırstıklarının aksine, bizim telefonumuza bile çıkmazlar çoğu kere…
Kardeşliğe gelince: Onların bize kardeşliği "Yusuf" u kuyuya atanların kardeşliği gibidir ancak! 
 
Geçmiş mücadele günlerinde hasbi dava erleriyle bir karede yer almayı övünç sayan kimileri, bugün “Ulaşılmaz” bir kibir deryasının şaşkın balıkları oldular! Gücün zehrine düçar oldular. Tıpkı "Davut" un ordusundan çoğu kimseler gibi! İçtikçe susadılar, susadıkça içtiler. Bir türlü doymadılar.. İçtiler, şiştiler, yine içtiler.. Hiç doymadılar.. Oysa, Allah, yalnızca "Bir avuç" içsinler demişti.. 
 
Onlar mevki ve makam sahibi olunca, “Kim/lik” lerini, "Kartvizit" leriyle değiştiriverdiler. Tıpkı dostlarını değiştirdikleri gibi! Evlerini, arabalarını ve tüm alışkanlıklarını yenilediler. Kalplerinin ve vicdanlarının üstünü, kocaman "Rozet" leriyle örttüler
Eski mücahit ve muhavvidlerin, Kapitalizmin yeni müridleri olması sıradan bir hikaye olmasa gerek..
Hülasa; Ben bir gazeteciyim. Onurlu ve gururlu bir gazeteci! Hiç ihale almadım, ihale nasıl alınır bilmem. Hiçbir Partiden tek kuruş haksız kazanç sağlamadım! Hiçbir kurumdan hak etmediğim bir şey istemedim ve almadım! Hiç kimsenin özel hayatını araştırmadım, haber yapmadım!
 
Biliyor ve inanıyorum ki, “ Ölüm var, ahiret var, hesap var, Cennet ve Cehennem var”  
 “Rüşvet alan da, veren de mel’undur!” Diyen Yüce Peygamber’e salat ve selam olsun..