"Ey iman edenler!
Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin, (emirlerinin aksini yapmayın; yoksa) siz, bile bile kendi emanetinize hainlik etmiş olursunuz." (Enfal; 27)
*
Ihanet büyük bir suçtur; kişi üzerinde bulunan bir emaneti gerek bu bir sır olsun, gerek bu bir söz olsun, gerekse bu bir mal olsun, muhafaza etmekle yükümlüdür. Dinimiz de örfümüz de hıyaneti yasaklamıştır.
*
Peygamberimiz Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) Hendek Savaşı'nda ahitlerini bozup ihanet eden Benû Kureyza yahudilerini kuşatmış, onlarla bazı şartları görüşmek için de Ebû Lübâbe'yi elçi göndermişti.
*
Ebû Lübâbe (ra), kuşatılmalarının neticesinin ne olacağını dair sordukları bir soruya, bir irade zayıflığıyla eliyle boğazını göstermiş, dolayısıyla Allah Resulu'nun (sas) sırrını vermişti.
*
Daha o anda yüce Allah, bu ayetle Resûlü'nü haberdar etmişti. Bu yapılanın bir ihanet olduğu ortaya çıkınca, Ebû Lübâbe (ra) pişmanlığından kendisini mescidin direğine bağladı, ölünceye veya Allah (cc) tarafından bir af gelinceye kadar bir şey yiyip içmemeye yemin etti.
*
Çünkü Cenab-ı Allah onun bu yaptığını "hainlik" olarak bildirmişti ve büyük bir suçtu. Ancak dokuz gün sonra nihayet affedildiğine dair bir ayet gelmiş, kendisi de düşüp bayılmıştı. (Ibni Kesir (Sabuni) II, 97-98)
*
Peygamberimiz Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) zamanında meydana gelen bu gibi hadiseler aslında ümmete verilmiş birer derstir.
*
Günümüze gelince: Gerek basın yayın yoluyla olsun, gerek siyaset yoluyla olsun, gerekse bizzat olsun üstelik bilerek ve amdenkast devlete yapılan ihanetlerin haddi hesabı yoktur.
*
Bu gibi hainler belki bu dünyada yaptıkları ihanetin cezasını görmüyorlar, ama emin olunuz ki Allah (cc) bunların hesabını görecektir...
*
Kahrolsun tüm hainler!