Eğitim kavramı, eğitimin içeriği bileşenleriyle beraber hızlı bir değişim içerisinde. Okullar, öğretmenler ( bilgi aktaran değil bilgiyi kolaylaştıran), öğrenciler(sürekli bilgi edinen) hep beraber değişim içerisinde. Okul  bundanböyle‘’Öğretme yeri’ değil, ‘öğrenme/beceri kazanma’ yeri’ olmalı. Yaşam alanları aynı zamanda öğrenme alanlarına dönüşmüş durumda.

İnternet ağı(Google.youtube), sokaklar, kafeler, avm’ler vs. Yaygınlaşan öğrenme ortamlarında bireylerin, sanal bağlantılar üzerinden eşdüzeysel olarak birbirlerinden öğrenme tarzı geliştirdiklerini görüyoruz. Öğrenmenin yönü sanal dünyaya dönük ve ilgi duyulan alanlarla ilgili. Öğrenciler bu alanlarla ilgili birbirleriyle ilişkili konuları irdelemkte ve kendi yorumlarıyla beslemektedirler. Dünün pasif bilgi tüketicileri, bugün sanal ortamda aktif bilgi üreticileri, değerlendiricileri, yorumlayıcıları ve yayıcıları  durumuna gelmiştir. 

Gözlerini hayata dijital dünyada açan adı konulmamış bu kuşak ve aktif bir oyuncu olmaya alışmış olan çocukların geleneksel sınıf ortamında pasif bir konumda etkin bir öğrenen olmasını beklemek gerçekçi değildir. Ders süresince, oturup dinleme pozisyonunda tutulan yeni nesil öğrencilerin başkalarının kendileri için seçtiği konulara dikkatini çekmek, ilgisini canlı tutmak oldukça zordur(Yunus Çengel, Geleceğin Eğitimi) Değişen eğitim sistemi, öğrencileri günümüz dünyasının bilgi ve becerileriyle donatıp yarının sofistike dünyasına ve rekabetçi sistemine  hazırlamalıdır.

Yapılan çalışmalar sonucunda  testlerle ölçülemeyen bazı veriler şu şekildedir. 1. Kritik (eleştirel) düşünce 2. Yaratıcılık (yaratıcı zihin) 3. Karmaşık problem çözme 4. İnsan yönetimi 5. Ekip çalışması (Başkalarıyla koordine etme) 6. Duygusal zeka 7. Mantıklı değerlendirme ve karar verme 8. Hizmet odaklılık (empati) 9. Müzakere etme (uzlaşma) 10. Zihinsel kıvraklık ve esneklik(World Economıc Formu)Eğitim sistemimizin yönü ‘Akademik Başarı’ mantalitesinden çıkarak belirlenen kriterler çerçevesinde sürdürülmelidir.