Puslu kar parlaklığındaki

Yaşam ışıltısından yoksun bakışlarla

Yağan karda ne var bir bilsen

Kar erimiş umutlarla yavaş yavaş iner göklerden

Çadırların kapılarında çıplak ayaklar Odunsuz, kömürsüz

Bacası tütmeyen sobalar

Tir tir titriyor eller,  buza kesmiş gözler

Bir kadın kucağında mosmor kesilmiş çocukla çöpleri karıştırırken

Diğeri ölmüş çocuğunu bağrından ayıramıyor.

Ölüm sessizliği içinde

Sessizliğin uğultusuyla uğuldayan o bekleyiş

Çocukların rüyalarına

 Siren sesleri ile giriyor.

Evsiz bir adam duadan yataklarla cami kapısında yatıyor

Egzoz dumanlarında ellerini ısıtmak için sıra bekliyor çocuklar.

Bulutlar dağılmaya başlıyor,

Güneş uzaklardan parlamaya başladıkça

Kar taneleri dağılıp çözülürken

Yoksulların barakaları belirmeye başlıyor

Barakaların kapılarında insan başları etrafı süzüyor,

Kapı önünde oturan kadın

Uçsuz bucaksız bir derinlikten çıkacak ve Annem diyecek oğlunu beklerken

Karda titreyen kuşların gözleri pencere önüne konacak ekmek kırıntılarında

Tavşanlar taze ağaç köklerini kemirirken elma ağaçları üşüyor

Yalan yok kardan buz kesmiş kar da üşüyor.