Konuşmak nimetlerin en güzeli, güzel olanı konuşmak ise dilin tacıdır. Konuşursunuz zehir olur; konuşursunuz ağızda bal, gönülde muhabbet olur. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırmış”derler ya. En uzlaşmaz, en katı kalpler bile kelimelerin nezaketi karşısında erirmiş. ‘’ Sen Rabbinin yoluna hikmetle (doğru hükümlerle), güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et’’(Nahl 125). Aynı dili konuşmak aynı derdi dert edinenlerin,  derde derman arayanların dilini, duanın dilini, anlamın, anlamanın dilini konuşmaktır. Anlamın dilini konuşunca düşünerek, ölçerek muhatabı muhatap alarak konuşmak; sözcüklerin ağırlığına, sözcüklerin anlamlarına saygı duyarak konuşmak. Dile eziyet etmeden, gereksiz içi boş cümlelerle yıpratmadan konuşmak. Bugün dilimiz ve konuşma kültürümüz o kadar yozlaştı ki eşya üzerinden, para üzerinden konuşulmaya başlandı. Bu konularda kelime hazinemiz oldukça mükemmeldir. Fakat iş kişiler arasında anlamlı ilişkiler kurmaya geldiğinde dilimiz tökezlemeye başlar, neredeyse sağır dilsiz bir hal alır, sıkılır ve ortamı terkederiz. Büyük bir salonda olduğunuzu düşünün.

Bir şovmenin abuk subuk esprileri için salon tıka basadır ve salondaki herkes son ana kadar salonu terk etmez. Bir de herhangi bir konu üzerine anlamı olan  -felsefi ya da bilimsel olsun- salonda sadece üç beş derdi olandan başkasını göremezsiniz. Birbirimizle olan derin kişisel anlamlar hakkında iletişim kurmamızı sağlayan dili de yitirdik.  Kelimelerin içini boşaltmak yerine  iletişimimize katacakları enerjimizi daha kolay  kurtarmanın üzerine yoğunlaştırmak lazım. Bugünkü yalnızlığımızı basit iletişim dili ile örtbas etmemizin altında yatan sebep konuşacağımız dilin anlamını yitirmesindendir. Konuşmayı bir nasihat dili olarak algılayan insan, bireyselliğe doğru kaçış içerisinde. Beğenilme, kendini bir kalıba sokma tamamen kendi içinde geliştirdiği iletişime kapalı olan dilidir. İnsan mirasçısı olduğu dili ve dile anlam yükleyen kelimeleri yeniden telaffuz etmeye ve yeniden iletişim ağının içine dahil ettiğinde derin coşku ve neşeyi yaşar. İnsan dilini sever, konuşmasına da anlam yüklerse başkalarını da sevmeye kendini hazırlamıştır demektir. Yalnızlığın üstesinden  gelebilmek ancak dilin cesurca kullanılmasıyla mümkündür. İnsanlar birbirlerini dinleselerdi, dinledikçe anlasalardı dünyadaki düşmanlık ve nefretin üstesinden kesinlikle gelinirdi. İnsanın karşıya yalnızca verebileceği anlama dayalı bir dille, güç alacağı bir temeli olmalı. Toplumdaki sevgiyi saygıyı saldırgan ve rekabetçi zafer duygularına kurban etmek tamamen konuşma dilinin yozlaşmasındandır. Toplumsal hayatın uzlaşılığı ancak dile verilen değerle sağlanır.