"Ey peygamber hanımları! Kendinizi kötülüklerden korumanız şartıyla, siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Bu sebeple sözü yumuşatarak söylemeyin, sonra kalbi çürük olan umuda kapılır, sizden beklendiği şekilde konuşun." "Evlerinizde ağırbaşlı bir şekilde oturun. Eski cahiliye dönemindeki kadınlar gibi kırıtarak, her türlü cazibenizi sergilemek üzere, sokaklara dökülmeyin. Namazlarınıza dikkatli ve devamlı olun, zekatınızı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin.

Ey peygamberin ev halkı! Allah sizin üzerinizden her türlü çirkinliği ve kirliliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab 33)

* Cenab-ı Allah bu ayet-i kerime ile Peygamberimizin hanımları nezdinde müslüman/mümine hanımlara da nasihat etmektedir.

* Peygamber hanımlarının taşıdıkları müstesna şeref ve nâil olacakları mükâfat, Allah’ın lutfu yanında kendilerinin de önemli bir katkısına bağlanmıştır. Bu katkı ittikadır, yani kendilerine yakışmayan her türlü kötülük, çirkinlik ve günahtan sakınmalarıdır.

* Takvanın bir uzantısı olarak başkalarıyla konuşurken takınacakları tavra ve seslerinin tonuna, seçecekleri kelimelerin etkisine, gerektiren bir durum olmadıkça evlerinden dışarı çıkmamaya varıncaya kadar buna riayet etmelidirler ki, kimse kendilerine dil uzatmaya, haklarında kötü fikirler kurmaya cesaret edemesin.

* Onların sorumlulukları yalnızca kötü olanı yapmamak, yani kötü ve zararlı olmamak değil, ayrıca iyi, erdemli ve itaatli olmaktır; namazı kılmak, zekâtı vermek, Allah ve resulünün rızâları doğrultusunda bir hayat sürmektir.

* Bir zorunluluk bulunmadıkça evde oturmak, evden dışarı çıkmamak bu âyetle Peygamber hanımlarına farz kılınmıştır. Ancak “Sebebin hususiliği, hükmün umumiliğine mani değildir." Mümine hanımların da Peygamber eşlerini kendilerine örnek alarak bu ilahi kurala uygun yaşamaları onların izzetini artırır. *