Resûlünü bir gece Mescid-i Haram'dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı pek yücedir. Mirac geceniz olsun.
Beş vakit namazı bize hediye ederek mümin kullarını da mirac şerefine eriştiren Rabbimize hamd olsun.
"Namaz müminin mirâcıdır."
Hadis-i Şerif meali
Peygamber Efendimizin miracına inanmak aklın değil imanın imtihanıdır. Bu gün sizin için Süleyman Çelebi Hazretlerinin yazmış olduğu Mevlid-i Şerif kasidesinin "Mirac Bahri"ni hazırladım. Dikkatlice ve üzerinde düşünerek okumanız halinde istifade edeceğinizi umuyorum. Mirac gecesinin şuuruna varan kullardan olmak dileğiyle geceniz mübarek olsun.
Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi Refref önüne verdi selam
Cebrail A S ile konuşuyorlarken, mânevi bir binek olan Refref önüne gelerek selâm verdi.
Aldı ol şah-ı cihanı ol zaman
Sidre’ye gitti ve götürdü heman
Cihanın sultanını üzerine alır almaz çok kısa bir anda, sidre’ye götürdü.
Bir feza oldu o demde rûnüma
Ne mekân var anda ne arz-u sema
O anda görünen şeyler tamamen kayboldu. Öyle ki ne yeryüzü ne sema, ne de herhangi bir mekân vardı.
Kim ne hâlîdir, ne mâlî, ol mahal
Akl-ü fikr etmez o hâli fehm-ü hal
Orası öyle bir yerdi ki ne boş ne de dolu denebilirdi. O hâli insanın aklı idrak edemez.
Ref olup ol şaha yetmiş bin hicap
Nur-u tevhid açdı vechinden nikab
Yetmiş bin perde açılarak yoluna devam etti. Nûr-ı tevhîd yüzünden perdeyi açdı.
Her birisinden geçerken ileru
Emr olundu Yâ Muhammed gel beru
Her perdeye gelindiğinde, Ya Muhammed beri gel diye emr olundu.
Çünki kamusun görüp geçti öte
Vardı irişdi ol Ulu Hazrete
Bütün bunları görerek ilerledi ve O ulu Allâh’ın huzuruna vardı.
Şeş cihetden ol münezzeh Zülcelal
Bi kemu-keyf ana gösterdi Cemal
Altı yöndende münezzeh olan Zülcelâl Hz leri, keyfiyeti – niceliği izah edilemez şekilde Resulüne Yüzünü gösterdi.
Zaten ol sultan-ı mazağal basar
Eylemişdi Hakk’a tahsis-i nazar
Zâten, gözü gördüğünden şaşmayan Resul, bütün bakışlarını Hakk’a yöneltmişti
Aşikâre gördü Rabbül-İzzeti
Ahirette öyle görür ümmeti
Aşikâre, yâni engelsiz bir şekilde Rabbülİzzeti gördü. Ahirette, görmeyi hak eden ümmeti de öylece görecektir.
Bî huruf-u lâfz-u savt ol pâdişah
Mustafa’ya söyledi bi iştibah
Harfsiz, sözsüz, kelimesiz bir şekilde Rabbilâlemîn, şüphesiz Mustafa’ya şöyle dedi.
Dedi kim matlub-ü maksudun benem
Sevdiğin can ile mabudün benem
Dedi ki: Senin ulaşmak istediğin gayen, arzun benim. Can ile sevdiğin, ibadet ettiğin Allah’ın benim.
Gece gündüz durmayub istediğin
Nola kim görsem cemalin dediğin
Gece gündüz durmadan, yüzünü görmek istediğin Rabbin benim.
Gel habibim sana müştak olmuşam
Cümle halkı sana bende kılmışam
Gel sevgili kulum, senden razıyım. Bütün yarattıklarımı da sana bağladım, senin emrine verdim. Yarattıklarımın tümünü Gökleri yerleri, yıldızları, güneşleri, canlı cansız her şeyi, seni yarattığım için yarattım. Seni hülâsa-i kâinat olarak yarattım.
Ne muradın var ise kılam reva
Eyleyem bir derde bin türlü deva
Benden ne istiyorsan vereyim. Bir derdin varsa bin türlü çaresini vereyim.
Mustafa dedi eya Rabb-i Rahîm
Ey atâ puş-ü atâsı çok kerim
Mustafa, ey çok merhametli, ikramlı, kullarına sonsuz değerli ikramları olan yaradanım;
Ol zaif ümmetlerim hâli nola
Hazretine nice anlar yol bula
Benim ümmetim içinde çok zayıf olanlar, sana karşı vazifelerini tam olarak yapamayanlar var. Onların hâli ne olacak. Onlar sana nasıl ulaşacaklar.
Gece gündüz işleri isyan kamu
Korkarım ki yerleri ola tamu
Gece gündüz bütün işlerinde isyan ediyorlar da farkında değiller. Onların son yerlerinin cehennem olmasından korkuyorum.
Yâ ilâhî hazretinden hâcetim
Budur kim ola makbul ümmetim.
Ya İlâhi senden isteğim, ümmetimin makbul olmasını lütfetmendir. Onları bağışlamandır. Cehennemden kurtulmalarını senden diliyorum.
Hak-Teâlâ’dan erişdi bir nida
Yâ Muhammed ben sana kıldım ata
Hak Teâlâ’dan, “Ya Muhammet bu konuyu ben sana ikramım olarak, bahşişim olarak verdim.” sözü yetişti.
Ümmetini sana verdim ey habib
Cennetimi anlara kıldım nasib
Ümmetini sana verdim ey habibim. Cennetimi de onlara nasip olarak verdim. Senin râzı olduğun ümmetini cennetime alacağım.
Yâ habibim nedir ol kim diledin
Bir avuç toprağa minnet meyledin
Ey habibim, Dünyanın bütünü, sana ikramlarımın karşısında bir avuç toprak değerindedir.
Ben sana müştak olunca ey şerif
Senin olmaz mı dü-âlem ey lâtif
Ben seni sevince ey değerli kulum, dünya’da, ahiret’de senin için nazik olmaz mı? O iki âlem de senin olmaz mı?
Zatıma mir’at edindim zatını
Bile yazdım adım ile adını
Zâtımın bir aynada yansıması olarak senin zatını yarattım. Senin adın ile adımı Arş-ı âlâya birlikte yazdım. “Lâ ilâhe illâllah, Muhammeden Resulullâh” diye yazdım.
Hem dedi kim Yâ Muhammed ben seni
Bilürem görmeğe doymazsın beni
(Hem dedi ki: Yâ Muhammed, biliyorum ki sen beni görmeğe doymazsın. Yanımda çok kalmak istersin amma;)
Avdet edüp davet et kullarımı
Tâ gelüben göreler dîdârımı
Sen şimdi Dünyaya geri dön. Kullarımı islâma davet et. Öylesine çalış, davet et ki o kullarım da, senin gibi gelip benim yüzümü görebilsinler.
Sen ki mi’rac eyleyub etdin niyaz
Ümmetin mîracını kıldım namaz
Sen ki yanıma geldiğinde ümmetinin de miracını istedin. Ben de ümmetine mirac olarak namazı verdim.
Her kaçan kim bu namazı kılalar
Cümle gök ehli sevabın bulalar
Namazlarını kılanlara bütün gök ehlinin sevabı kadar sevap vereceğim.
Çünki her türlü ibadet bundadır
Hakk’a kurbiyyet’le vuslat bundadır.
Çünkü, namazda her türlü ibadet vardır. Allâh’a yakınlaşarak vasıl olmak, ulaşmak bundadır.
Sıdk ile beş vakt olundukça eda
Elli vaktin ecrin eyler Hakk ata
Sadakatla ve ihlâsla beş vakit namazını kılana, Hakk tealâ elli vakit namaz kılmış gibi sevap verir.
Mahasal ol anda doksan bin kelam
Sebk idüp buldukta encam-ü hitam
Netice olarak, çok kısa bir zamanda, anda, doksan bin söz söylendi ve konuşma ve ziyaret, yâni mi’rac sona erdi.
Eskiden birkaç saniyede doksanbin kelimelik bir konuşmayı ve mi’racı anlamak zordu.
Tarfetül-ayn içre ol fahr-i cihan
Ümmühani evine geldi heman
Cihanın iftihar ettiği, fahr-i kâinat efendimiz, birkaç kere göz kırpılıp açılabilecek kadar bir zaman sonra, Ümmühânî’nin evinde yatağına döndü.
Yatağı henüz soğumamıştı.
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin eshabına verdi haber
Olan bitenlerin tümünü eshâbına olduğu gibi, baştan başa anlattı.
Dediler ey kıble-i islâm-ü din
Kutlu olsun sana mirac-ı güzin
(Sahabeleri, ey islâm dinin kıblesi olan Resul, Sana bu seçkin, çok değerli mîrâc kutlu olsun dediler.)
Biz kamumuz kullarız sen şahsın
Gönlümüz içinde rûşen mahsın
Biz hepimiz sana tabiyiz, başımız, başkanımız sensin. Sen bizim gönlümüzün içinde parıldayan ve küfrü yok eden, bizi aydınlatan bir dolunaysın.
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Resulullâh’ın ümmeti olmamız, bu bünyada kazanabileceğimiz en önemli, en büyük kazancımızdır. İslâmı yaşamamızın şerefi, üstünlüğü bize yeter.
İslâmın gereklerini yerine getirebilmek; dinde, ilimde, fende, sanayide maddi ve mânevi her dalda ümmetler arasında en üstünlerden olma gaye ve gayretlerini içerir.