İnsan doğası gereği bir arada yaşamasının bir sonucu olarak birilerinin daha fazla veya birilerinin daha az mülk edinmesi, birilerinin belli bir makamın üzerinde yaşaması gibi şeyleri beraberinde getirmektedir. Bazı fikirlere göre insanlar arasında eşitliğin ve adaletin sağlanması adına kişinin mülk edinmesinin kısıtlayıcı ve engelleyici tedbirlerin alınmasını bu konuda doğru bir strateji olacağı kanısına varmaktadır.
 
Bu görüşün yerindeliği ve uygulanabilirliği az önce bahsettiğim insan doğasının sosyal yaşama kendiliğinden getirdiği sonuçlar gereği mümkün olmamaktadır. İnsanın mülk edinmesini engelleyici tedbirler sağlayacak sistemler oluşturulmaya çalışılsa da bir müddet sonra belirli koşullar yeniden canlanacak ve yeni düzende yeniden mülk edinen toplum tabakaları meydana gelecektir. Dolayısıyla gerçekleştirilmesi gerektiği iddia edilen 'Eşitlik' kavramı insanın tabiatına aykırı olmasından ötürü hiçbir zaman gerçekleşmesinin mümkün olmayacağı bilinmelidir.
 
Mülk edinme konusunda doğru olanın ne olduğu sorusu sorulduğunda adaletin sağlanması konusunda elbette devletin alacağı tedbirlerin veya sınırlandırmaların haksız kazanmanın önüne geçmek için belirli ölçülerde etkili olacağı kanaatindeyim. Fakat şahsi açıdan 'Kişi mülk edinmeli midir?' sorusundan çok 'Mülk edinecek kişinin ihtiyacı ölçüsünde kazanmasının bilincini yerleştirecek bir fikir zihniyeti topluma yerleştirebilir miyiz?' sorusunu sormak daha yerinde olacaktır.
 
Mutlaka her insan belli bir mülk edinmek ister ve daha çok arzuladıkları şey ise kendi devam eden soyuna bu mülkü devretmektir. O zaman kişinin soyundan gelenler sonraki nesillerde devam ettiği sürece mülkün varlığının artarak devam etmesi olasıdır. Nesilden nesile silsile halinde devam eden bu mülk edinme alışverişinde geri kalan insanlar artık mülk edinme engeli ile karşı karşıya kalacaktır.
 
Tarih boyunca belli toplumlar soydan soya devam eden veya çevresel şartların kendilerine imkanlar gereği mal varlıklarını çok yüksek düzeyde arttırabilmişlerdir. Bu durum beraberinde bazı insanların kendileri kadar yüksek mülk edinmesini ve hatta kendi imkanlarını bile kullanmasını imkansız hale getirmiştir. Maalesef artık bu durumdaki insanlar değil mülk edinmek, kendileriyle aynı durumda olan insanlar ile beraber kendi insani ihtiyaçlarını karşılayamayacak şekilde yaşama kaderini paylaşırlar. Bunun sebebi soyluluk, çevresel faktörler gibi sebeplerden kaynaklanarak oluşan gücün kimi insanların belli bir mal varlığına erişimini engelleyecek bir set oluşturmasıdır.
 
İnsanın bu sorunu çözmek adına yapması gereken 'Mülk edinme yanlıştır' gibi etkisi insan yaşamında mümkün olmayan söylemleri hayata geçirmeye çalışmak yerine kişinin kendisinin belli bir miktar mülkü edindikten sonra 'İhtiyacım kadarını karşıladım. Biraz da diğer insanlar kazanmaya başlasın' diye düşünmesi yerinde olacaktır. Kanımca adaletin tesis edilmesi için kurulacak olan sistemin insanların ancak bu düşünceyi benimsemesiyle başarılı olunabilecektir.