Bu aralar herkesin birbirine, “ne olacak, nereye gidiyoruz?”  sorusunu sorup duruyor.

Aslında içi boş soru değil bu.

Çünkü herkes endişeli ve dünyanın nereye gittiğini kimse tam olarak bilmiyor.

Dahası gidişatta pek hayra alamet değil.

Bu yüzden herkes birbirine bu soruyu soruyor.

Peki gerçekten nereye gidiyoruz?

Yada “ne olacak bu halimiz?”

Dedim ya endişeliyiz.

Ufukta bir ışıkta, işarette pek görünmüyor.

Kapkaranlık bir dehlizde herkes birbirine bu soruyu sorup duruyor.

Başta yoksulluk, hastalık ve adaletsizlik olmak üzere olumsuzluklar başını almış gidiyor.

Bizler ise bu durumu çaresiz bir şekilde seyrediyoruz.

Nereye gideceği ve nerede duracağını da kestiremiyoruz.

Ancak ortada bir gerçek var ki, “ne ile uğraştığımız” aslında ne ile karşılaşacağımızın habercisidir.

Bu yüzden gerek birey gerekse toplum olarak şu anda ne yapıyorsak, yarın onunla karşılaşacağız.

Yarın dediğim gerçekten yarın.

Öyle uzun bir zaman falan değil.

Çünkü bugün karşılaştıklarımız, dün yaptıklarımızdır.

Herkes yarın ne ile karşılaşmak istiyorsa, bugün onu yapsın.

Bu Allah (cc) yeryüzüne koyduğu bir kanun ve nizamdır.

Yani bir Sünetullah’tır.

Hal böyle olunca herkes elindekine bir bakıversin derim.

Herkes yaptıklarına bir göz atsın.

Söz ve davranışlarını gözden geçirsin.

Niyetini kontrol etsin.

Ona göre de nereye gideceğini baksın.

Şimdi bu soruyu bundan sonra başkasına değil, kendimize sormamız lazım diye düşünüyorum.

Hatta sormamıza da gerek yok, “ne ile uğraştığımıza bakarak” nereye gittiğimizi ve ne ile karşılaşacağımızı bilebiliriz ve bulabiliriz.