“Ey şanlı Elçi!  Biz seni hakikate şehadet eden bir şahit, ebedî saadeti muştulayan bir müjdeci ve cehennem azabını haber veren bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve Allah’ın izniyle tüm insanlığı Allah’a çağıran bir davetçi ve gönülleri aydınlatan bir ışık kaynağı olarak gönderdik. (Ahzab Suresi 45 ve 46.Ayet)

Rabbimiz bu ayetleri ile biz kulları için bir şahit, bir müjdeci ve cehennem azabını haber veren bir nezir olarak gönderdiğini bildirdiği o kutlu resul, bir hadisi şerifinde bizleri şu şekilde uyarmış ve nasihatte bulunmuştur:


“Ey insanlar! Sözlerin en doğrusu; Allah’ın kitabıdır.

En sağlam kulp; kelime-i şehadettir.

En hayırlı millet; Hz. İbrahim’in milletidir.

Yolların en hayırlısı; Muhammed’in yoludur.

Sözlerin en değerlisi; Allah’ı zikretmektir.

Kıssaların en güzeli; şu Kur’an’dır.

İşlerin en hayırlısı; farz olan amellerdir.

Her şeyin en kötüsü de; sonradan ortaya çıkan bid’atlerdir.

Davetlerin en güzeli; peygamberlerin davetidir.

En şerefli ölüm; şehid olarak ölmektir.

Körlüğün en kötüsü; hidayetten sonra tekrar sapıklığa dönmektir.

İlmin en iyisi; faydalanılan ilimdir.

Doğru yolun en iyisi; izlenilen yoldur.

En kötü körlük; kalp körlüğüdür.

Veren el, alan elden daha hayırlıdır.

Az ve yeterli olan mal, çok olup ahiretten alıkoyan servetten daha iyidir.

En kötü mazeret; ölüm anındaki mazerettir.

Pişmanlığın en kötüsü; kıyamet günü duyulan pişmanlıktır.

İnsanların bir kısmı namazı ancak en son vaktinde kılar. Kimisi de Allah’ı nadiren hatırlar.

En büyük hata; dilin çokça yalan söylemesidir.

En hayırlı zenginlik; gönül zenginliğidir.

En hayırlı azık; takvadır.

Hikmetin başı; Allah korkusudur.

Kalpte hürmetle saklanan en hayırlı şey; tereddütsüz imandır.

İmanî meselelerde şüphe ve tereddüt, küfürdür; kafirliktir.

Ölüler için yüksek sesle ağlamak, dövünmek cahiliyye adetlerindendir.

Müslümanların umumi(genel) malını kendi üzerine geçirmek; cehennem közlerini toplamak demektir.

Altını ve gümüşü biriktirip de zekatını vermemek, vücudu cehennem ateşiyle dağlamaktır.

Gayr-i meşru şeyleri ve küfrü konu alan şiir; şeytanın nağmelerindendir.

İçki bütün kötülüklerin kendisinde toplandığı düğümdür.

Kadınlar şeytanın tuzaklarıdır.

Gençlik bir çeşit deliliktir.

Kazançların en kötüsü; faizden kazanılandır.

Yiyeceklerin en kötüsü; yetim malıdır.

Bahtiyar insan; başkalarından ibret alandır.

Kötü kimse ise, daha annesinin karnındayken bellidir. Onun kendi iradesiyle bir insan olacağını Allah, daha o ana karnındayken bilir.

Her birinizin sonunda gideceği yer; birkaç arşın topraktır.

Her iş neticesiyle değerlendirilir, esas olan akıbetidir.

Haber yayanların en kötüsü; yalan haber yayanlardır.

Gelmesi kesin olan şey (ölüm-kıyamet) yakındır!

Mü’mine sövmek; büyük günah, mü’mini öldürmek ise; kâfirlerin özelliğidir.

Gıybetini yaparak mü’minin etini yemek; Allah’a karşı gelmektir.

Mü’minin malının dokunulmazlığı, kanının dokunulmazlığı gibidir.

Kim yemin ederek “şu şöyle olacak” diye Allah adına hüküm verirse, Allah onu yalancı çıkarır.

Kim bağışlarsa, Allah da onu bağışlar. Kim affederse, Allah da onu affeder.

Kim öfkesini yutarsa, Allah onu mükafatlandırır.

Kim musibete sabrederse, Allah kaybettiklerinin yerini doldurur.

Kim başkasını alaya alırsa, Allah onu rezil eder.

Kim sabrederse, Allah sevabını kat kat verir. Kim Allah’a karşı gelirse Allah ona azab eder.

Allah’ım! Beni ve ümmetimi bağışla!
Allah’ım! Beni ve ümmetimi bağışla!
Allah’ım! Beni ve ümmetimi bağışla!
Allah’tan beni ve sizi affetmesini dilerim...” (Camiu’s-Sağir)

Amin..

Selametle…