Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’de yaşayan Suriyelilere vatandaşlık verileceğine ilişkin açıklama yapmasının ardından süreç belirsiz bir şekilde başladı.
Başından beri Türkiye’den beklentilerimiz, uluslararası kanunlar tarafından tanınan mültecilik statüsünün verilmesiydi...
Yalnız olmadı…
‘Geçici koruma statüsü’ kapsamındaki Suriyelilerin en basit işlemleri yapmakta bile zorluk çekiyorlar. “Şahsım 5 aydır standart bir banka hesabı açmaya çalışıyorum ama nafile”
Çalışma, eğitim, seyahat özgürlüğü gibi temel hakları garanti altına alan mültecilik statüsü sadece Suriyelilerin değil, bu ülkede bulunan tüm sığınmacıların hakkı olmalı.
Mültecilik statüsü Türkiye’de bulunan tüm Suriyeli sığınmacıları kapsayacakken,
vatandaşlık sadece vatandaşlığa ulaşabileceklerin statüsünü değiştirecek.
Her ne kadar prosedür hâlâ net değilse de doktor, mühendis gibi beyaz yakalılar ya da sermaye sahipleri vatandaşlık alacak.
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi değil, bunun sınıf temelli yapılmasıdır olumsuz gördüğüm nokta…
Yani beş yıldır Yer altındaki atölyelerde 12 saat, günlüğü 30 liraya çalıştırılan Suriyeli çocukların, Türkiyeli erkeklere ikinci eş olarak satılan ve ‘işleri bitince’ kapı önüne konan Suriyeli kadınların, sanayide asgari ücretin altında çalıştırılarak emekleri sömürülen kadın ve erkeklerin yine bir statü sahibi olamayacaklar.
Bunun için sürecin prosedürü yeniden gözden geçirmeli veyahut en azından zikrettiğim ilişkin belli bir statü vermekle bitecek bir yol izlenmeli.