Taliban, 1979'da başlayan iç savaşta Sovyet işgaline karşı savaşan gruplardan biriydi.
Pakistan İstihbarat Servisi , bu amaç doğrultusunda bölgeden getirdiği birçok "mücahide" kendi topraklarında, sınır bölgelerinde dini ve askeri eğitim verdi. Bu öğrenciler, yıllar sonra Taliban'ın temelini oluşturacaktı. Taliban, Peştuca "talebeler" anlamına geliyor.

Sovyet işgaline karşı başlatılan mücadelede dış güçlerce özellikle

(ABD ve Araplar) tarafından desteklenen, ilk başlarda birlikte hareket eden  ve yeterince silahla donatılan "mücahit gruplar"  bir süre sonra alan kavgasına başladı. Bu esnada bir yandan işgale karşı bölgesel direniş sürerken diğer yandan asayişsizliğin artması ile insan kaçakçılığı, cinayetler, hırsızlık, tecavüz ve sokak çatışmaları, Afgan sivillerin günlük hayatının parçası haline geldi.Taliban bu dönemde özellikle yönetimini ele geçirdiği ilk büyük şehir olan ama suç merkezi haline dönüşmüş olan ve Peştunların çoğunlukta olduğu Kandahar oldu. Molla Muhammed

Ömer tarafından kurulduğu bilinen Taliban Kandahar bölgesinde bir yandan işgale karşı direnen Talabe öğrenci (Taliban) hareketi aynı zamanda asayişsizliğe karşı da güvenlik önlemlerini alarak o dönemde halkın sempatisini de kazandılar.  Bu arada ordudan ve Sovyetlerden kalan birçok ağır silahı da ele geçiren Taliban, Pakistan'la sınır kapısının kontrolünü de ele aldı. Birkaç ay içinde İran sınırındaki Herat'a girdiler. 1995'te Afganistan'ın 30 bölgesinden dokuzu, Taliban kontrolüne girmişti.

Eylül 1996'da Başkent Kabil'e giren

Taliban, Peştun karşıtı olarak gördüğü ve yozlaşmanın sebebi olarak ilan ettiği Tacik kökenli devlet başkanı Burhanettin Rabbani'yi görevden aldığını ve yönetimi ele geçirdiğini duyurdu. İyice artan kargaşa ortamında Taliban, istikrarı yeniden sağlayacağı sözüyle gittikçe daha fazla aşiret tarafından desteklendi. Afganistan'da1996'da İslam Emirliği ilan edildi ve katı bir şeriat rejimi kurdu.1996-2001 yılları arasındaki Taliban iktidarı, Amerika Birleşik Devletleri'ni hedef alan 11 Eylül saldırıları sonucu Taliban rejiminin sonunu getirdi. Ne gariptir ki daha sonraki yıllarda düşman

olarak gördüğü ve İşgalci güç olarak tanımladığı ABD ile çeşitli dönemlerde masaya oturan Taliban, nihayet Şubat 2020'de ABD'nin çekilmesi karşılığında bazı şartları yerine getireceğine dair taahhütler verdi. ABD'nin Vietnam'dan sonra ikinci yenilgisini aldığı Afganistan'da Taliban'ı tebrik etmeden de geçmemek lazım. ABD'nin 20 yılın sonunda hedeflerine ulaşamadan ve hangi şart altında olursa olsun yenilmiş olarak ayrılacağının farkında olan Taliban, Afganistan'ın yönetimini yeniden ele geçirmeye ve uluslararası alanda da yer edinmeye başladı. Bu sebeple Rusya, Çin, Orta

Asya ülkeleri, Arap ülkeleri, Katar, Pakistan ve Türkiye gibi devletlerle temasını sürdürüyor.
Taliban'ın yönetici kadrosunun çoğu Sovyet müdahalesi zamanı Kızıl Ordu'yla savaşan mücahitlerden oluşmaktadır. ABD işgali öncesi Afganistan'ı da yönetmiş olan kurucu lider Molla Muhammed Ömer 2013'te hayatını kaybetti. Örgütün başına Molla Ömer'in yerine Mevlevi Haybatullah Akhunzade geldi. Akhunzade'nin siyasi, dini ve askeri kararlarda son sözü söyleyecek mutlak otoritesi var. ABD'nin el-Kaide ile bağlantısının olduğunu bilmesine rağmen çekilme

kararını vermesi ve Taliban'ın iktidarına yol açması birçok ülke yönetimi ve halkında soru işaretleri bıraktı. 1996'da Usame bin Ladin'in Afganistan'a sığınması, beraberinde el-Kaide'den birçok silah, mühimmat ve para yardımı gelmesini sağladı. 2020'deki bir Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, el-Kaide hâlâ Taliban'a kaynak ve eğitim sağlamaya devam ediyordu. Son olarak Taliban'ın ilerleyişi karşısında, Afganistan'daki güçlerini ABD ile birlikte geri çeken İngiltere'den de dikkat çeken bir açıklama geldi. İngiliz Genelkurmay Başkanı Sir Nick Carter, Taliban'ın bugün 2001'dekine

göre "daha açık fikirli olduğunu" söyledi. Yine İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace da, röportajındaTaliban'ın hükümet olması durumunda "Hükümette kim olursa olsun, belirli uluslararası normları karşılıyorsa, İngiltere o hükümetle çalışacaktır" diyerek Taliban'ın tanınması yönünde bir mesaj vermiş oldu.


YENİDEN İKTİDAR OLAN  TALİBAN EĞER ŞUNLARI YAPARSA

İnsan haklarına Dinin emrettiği ve evrensel hukuk sistemi çerçevesinde riayet edilirse
Kadınlara kamusal alanda çalışma izni verirse, okullar medrese sisteminde değil de normal okul düzeninde kız öğrencilerin de gideceği şekilde olursa, televizyonlar normal yayına geçebilirse, bu yüzyılın olmazsa olmazı internet erişimleri sağlanırsa, ekonomik sistemi uluslararası sistemle entegre edebilecekse, örgütsel zihniyetten devlet anlayışına geçiş yapabilecekse diğer ülkelerdeki insan hakları ihlallerine "Çin'deki Uygurlar, İsrail'e karşı Filistin" için tavır gösterebilecekse, şeriata dayalı anayasal sistemin yanında uluslararası hukuka da riayet edebilirse, mezhep taassubculuğu "Hanefi Mezhebi" gibi mezhep taassubculuğu yapmazsa, kadınlara peçe zorunluluğu erkeklere ise takke ve sakal mecburiyeti getirmezse, Emri bi'l-Maruf görevlileri camilerde yoklama almazlarsa, mazeretsiz camiye gitmeyenlere ağır yaptırım uygulanmazsa,
özellikle farklı mücahit gruplara ve hükümet yanlısı  kişilere karşı af ilan edilerek birlikte yaşama kültürü oluşturabilirse suç işleyenlerin  eli kesilmez yerine farklı cezai yaptırımlar uygularsa, adalet devleti tesis edilecekse, erdemli toplum inşa edilecekse,yeni bir Medine vesikası oluşturulacaksa,güçlünün zayıfı horlamadığı, evinde yemek tenceresi kaynamayan, üzerinde giysisi olmayan kimsenin kalmadığı bir toplum oluşturulabilirse,Fırat'ın kenarında bir kuzu kayboldugunda yöneticiler kendilerini sorumlu tutacaklarsa, insanlar ülkenin bir ucundan diğer ucuna hiçbir şeyden korkmadan gidebilecekse,yani bütün bunlar er yada geç sağlanırsa neden Taliban ülkeyi idare etmesin ki.Belki de 40 yıldır savaşın esiri olmuş Afganistan içinTaliban yeni bir umut yolculuğu olamaz mı?Bence bir şans verilmeli ve sonucu  bekleyip görmeli.