Dünyanın en çok çöp üreten canlısı hiç tartışmasız biz insanlarız. Çaresiz; ürettiğimiz, tükettiğimiz her şeyden çöp üretiyor ve yaşadığımız her yere çöp bırakıyoruz. Ardımızdan ayak izimiz gibi biz takip eden çöpten bir iz kalıyor.

Çöp üretmeme gibi bir tercihimiz olamadığına göre, yaşadığımız çevreyi kirletmemek adına yapabileceğimiz en kısa ve kesin çözüm; çöplerimizi toplamak, toplayanlara hazırlamak, rastgele atmamak ve içinde yaşadığımız evler kadar, şehirlerimize de sahip çıkmak oluyor.

Maalesef temizlik korunması oldukça zor bir güzellik olduğundan, şehir nüfusunun tamamına yakını gayet titiz ve temiz bir şehir için çaba sarf etse de, belediyeler günlük çöp toplamak bir yana, günlük cadde ve sokaklarda temizlik yapsa da; az da olsa birilerinin hoyratlığı ve vurdumduymazlığı, şu güzelim şehri Ayıntap’ın, bu nadide gazi şehrin sokaklarını, parklarını ve meydanlarını kirletmeye yetiyor.

Bu konuda yapılacak temel çalışmanın daha çocukluktan eğitmek olduğu gerçeğini göz önünde bulunduran belediyelerimizin okullarla birlikte yürüttüğü temizlik projelerinin yanında, son olarak Şahinbey ilçe belediyesinin, temiz sokak ve kapı önlerine ödül vererek özendirmeye çalışması, bir kamu kuruluşu olarak gerçekten takdir edilesi bir çalışma olarak karşımızda duruyor.

Ancak bu çabalar, biz şehir halkının, kapı önlerini temiz tutmak, sokaklarımızı kirletmemek, parklarımıza çöp atmamak için belediyeler eliyle teşvik edilmeye ihtiyaç duyacak kadar duyarsız olduğumuz gerçeğini de ortaya çıkarıyor.

Parklarda gördüğüm her “çöp atmayın” uyarı tabelasının yanından utanç duyarak geçiyorum. Okuma yazma bilecek kadar medeni ama çöpünü yere atacak kadar vahşi bir toplum olamayız! Belediye ya da diğer resmi kurumların, uyarı ya da cezalarıyla çöp atmaktan vazgeçecek kadar yobaz olmamalıyız!

Oturduğu kanepeye tükürmeyen birinin, sokaklara da tükürülmeyeceğini bildiğini düşünüyorum. Salonunun ortasına sigara izmariti atmayan birinin, sokağının ortasına da bunu atmaması gerektiğini düşünebilmesi gerektiğine inanıyorum. Yatağında çekirdek çitleyip kabuklarını yorganın altına tükürmeyen birinin, parklarda oturduğu kanepelerin altına kabuk atılmaması gerektiğini idrak edecek kadar olgun bir insan olması gerektiğini hayal ediyorum.

Bu işin belediye yönüne geçmeden ve onları eleştirmeden önce, halk olarak bilmemiz gereken gerçek şudur: Halkının temiz tutmadığı ve çöp attığı bir sokağı temizlemekle bitirebilecek bir belediye teşkilatı yeryüzünde yoktur. Halkının faydalandığı parklara sahip çıkmadığı bir yerde, hiçbir bakım iç açıcı parklara sahip olmamızı sağlayamaz.

Devletlerin ve belediyelerin cezalarıyla ya da denetlemeleriyle değil; halkın kurallara uymaları, şehirlerine sahip çıkmaları, sokaklarını ve parklarını evlerinden bir parça gibi temiz tutmaları ile medeni bir şehir olmak mümkündür. Hiçbir kamu gücü, günün tüm saatlerinde bizim peşimizde gezip, elimizdeki izmarit ya da mendili veya cips ya da çikolata paketini nereye atacağımızı takip edemez. Bunu sağlayabilecek tek şey; içimizden gelen bir kararlılık ve medeniyet anlayışıdır.

Belediyelerimiz için henüz tasarı aşamasında da olsa; yeni çevre koruma yasası ile yeni bir denetleme ve belki de yük ama neticede hizmetlerini ve şehri koruma yolu açılıyor. Yasayla çevre korumak zorunda kalmamızın ayıbını biz düşünürken, onlardan da bir an önce bu yasaları uygulamalarını ve gerek uyarılar, gerek teşvikler, gerekse cezalarla şehrimizi ve tabi kendi yaptıkları hizmetleri korumalarını bekliyoruz.

Halkımızı doğal olarak gayet iyi tanıyan ve bu konuda ihtiyaç duyulan uyarı ve teşvikler için kafa yoran, emek harcayan belediyelerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Ancak yeterli olmadığını ve daha fazlasının gerektiğini onlar da eminim bizim kadar biliyorlar.

Zabıta teşkilatının sadece iş yerlerini denetlemekten ibaret bir vazife sınırı olmadığından yola çıkarak, gereken yerlerde devriye ve denetlemelerle, hiç değilse umuma açık yerlerde işlenen çevre cinayetlerini tespit ve müeyyide uygulanması konusunda adımlar atılmasını bekliyoruz.

Denetlenen ve gözetlenen parkların daha temiz ve korunaklı olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. Öyleyse özellikle çok kirletilen ve yıpratılan parklar için mevsimsel de olsa güvenlik ve denetleme ekiplerinin görevlendirilmesi gerekiyor.

Örneğin merkez ilçelerimizden Şehitkamil’de Dülük, Şahinbey’de ise Yeşil Vadi gibi park ve mesire alanları, çok iyi korunan ve düzenlenen yerler olarak öne çıkıyor. Buralarda 24 saat denetleme yapan görevliler olduğunu görüyoruz. Şehrimizin en düzenli ve kullanışlı, içimiz rahat ederek faydalandığımız bu iki büyük güzelliğinin diğer yerler için de örnek olması mümkün olsa gerek.

Tabi ki, her çabanın ve çalışmanın bir faturası olacağını, teknik ya da hukuki boyutlarını, prosedürleri ya da kanunları biz sıradan vatandaşlar bilmiyoruz. Belediyelerimizden beklediğimiz, daha çok denetleme ve müeyyidelerle, şehrin temiz kalmasını, çöplerin sadece toplanmasını değil atılmamasının sağlanmasını istiyoruz. Koruyucu hekimlik gibi koruyucu belediyecilik bekliyoruz.

Belediyelerimizin kendi çalışanlarının da yaptıkları çalışmalarda temiz ve titiz olmalarını beklediğimizi söylemeye gerek duymuyorum ancak sık sık baştan savma işlerle ve basit kirliliklerle karşılaştığımızı belirtmekle yetineyim. Bunu haftaya ayrıca işlemek üzere erteleyeyim.