Bu arada Bizans’la yapılan mücadele devam etmekteydi. Muaviye, (ra) Antalya ve Tarsus taraflarına akınlar düzenliyordu. Öte taraftan, Amr b. el-As'a (ra) Kuzey Afrika’yı ele geçirmek için emirler gönderen Osman (ra) Sicistan Valisi, Abdullah b. Amr'a, Kabil'e yürümesi talimatını veriyordu (İbn-ul Esir, a.g.e., III, 87). Hicri 26. yılında Mescid-i Haram'ın genişletilmesi çalışmalarına tanık olunmaktadır. Mescid-i Haram'ın çevresindeki arsalar satın alınarak geniş bir alan elde edilmişti.

               Dersler ibretler:

  • Ashabı kiramın takvaları, kardeşlikleri, fedakarlıkları ve fetihlerini, yaşanan talihsiz ihtilaflarla perdelemek, cehalet ve gaflet değilse ihanettir.

Peki ashabın ihtilaf ve hatalarını hiç konuşmayalım mı? Elbette bazı hikmet ve maslahatlara binaen herkesin hata ve kusurları konuşulabilir. Sonuçta peygamberler (sav) dışında hiç kimse masum değildir. Ancak söz konusu Ashab olunca bu konuda çok daha dikkat etmek zorundayız. Kaldı ki, bu konuda ısrarcı olan kimi çevre kişilerin iyi niyetinden bahsetmek maalesef zordur. Özellikle ashabı fütursuzca tekfir etme şirretliğine varan Şia’nın zaten, i’raptan mahalli yoktur.

  • İslam’ın kutsal cihadının hedefi, işgal, sömürü, katliam ve talan değil, insanların hidayeti ve dünya izzeti ve ahiretin ebedi saadetine kavuşturulmalarıdır.

Düşman, hem suçlu hem güçlü. İslam kutsal cihadını, kendisinin kirli savaşıyla karıştırıyor. Bununla da kalmıyor, kendisinin barbarca işgallerini “ebedi özgürlük” İslam’ın cihadını ise, terör olarak lanse ediyor. Halbuki, asırlarda yapılan haçlı savaşları vs. mezalimi saymasak, son bir asırdır bu zalimlerin yaptıkları kelimelere sığmaz. Zalim, despot, hunhar, gaddar, kalleş gibi vasıfların tarif etmekte cılız kaldığı emperyalist güçler; kıtalar ötesinden gelip işgal ediyorlar. İşgal ettikleri mazlum diyarları; yakıyor, yıkıyor, katliam yapıyor, harimi ismetleri ve onurları çiğniyorlar. Sonra tüm bu cürümleri ambalajlı beyanatlarla örtüyorlar. Bununla da kalmıyor, onların işgal ve sömürülerine karşı direnen ülkeleri, terör listesine alıyorlar. Bu konuda dayanışma içinde olan ülkeleri de “şeytan üçgeni” vb. yaftalarla karalıyorlar.

  • Maddi dünyamızı inşa ederken, manevi dünyamızı ihmal etmek, asıl imhadır.

Efendimiz Resulullah (sav) henüz Mekke’deyken, müsait zamanlarda hep Beytullah’ta görmekteyiz. Öyle müşrikler onu Kabetullah’ta ibadet etmekten şiddetle men etmelerine rağmen… Hatta defalarca ölümle tehdit edişmiş ve işkencelere uğramış, ama o yine Beytullah’ tan uzak kalmamıştır.

Medine’ye hicret ettiği zaman, henüz Medine’ye varmadan Kuba’da bir mescidin temelini atmıştır. Medine’ye varınca, ilk işlerinden birisi yine mescidi nebeviyi inşa etmek olmuştur. Sonraki asırlarda da, İslam’ın öncüleri, gittikleri her yere önce cami, mescit ve medreseler inşa ettiler. Böylece ümmetin maddi bünyeden önce, manevi bünyesini inşa ettiler.

“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 9/18)

“Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.” (Bakara 2/114)

Birbirini tamamlayan bu ayetlerden çok dersler alınabilir. Biz kısaca bir kısmını özetleyelim.

  • Mescitler Allah’ındır (cc). Oralara her bir gidiş, bizi ilahi rahmete yaklaştıran bir adımdır.
  • Mescit İmarı, iman ve ahiret bilinci gerektirir.
  • Ahirete sermaye biriktirmek, cami merkezli bir hayat gerektirir.
  • Cami merkezli hayat Allah (cc) korkusu ve cesaretin de kaynağıdır.
  • Doğru yol, cami yoludur. Cami yolculuğu, doğruyu buldurur.
  • Cami inşası sadece duvarını damını yapmak değildir. Manevi inşa, fiziki inşadan daha önemli ve önceliklidir.
  • Camilerin yıkılması da iki yönlüdür; maddi ve manevi…
  • Mescitleri manen yıkmak sadece oralarda Allah (cc) a ibadeti engellemek değildir. Asıl tehlikeli olan, camilerin Müslümanlarca boş bırakılmak suretiyle manen yıkılmasıdır.
  • Mescitleri kaybedenler, cami merkezli hayatı da kaybetmiş olurlar. Böylesi bir toplum için se dünyada zillet ve rezalet, ahirette büyük azap mukadderdir.
  • Bunun mefhumu muhalifi, dünya izzeti ve huzuru ve ahiret saadeti için cami merkezli hayat şarttır. Bu da ancak camilere, tüm fonksiyonlarının eksiksiz verilmesiyle mümkündür.

Aslında diyebiliriz ki, özellikle manevi yönüyle olmak üzere mescit bina etmek, İslam toplumunu, hatta İslam devletini bina etmektir. Mescitleri boşaltarak manen yıkmak ise, İslam toplumunu ve dolayısıyla ümmeti yıkmaktır. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...