MEDAV’ın 12. Oturumu Şanlıurfa’da yapıldı. Salih Turgut hoca efendinin ev sahipliğinde RUHADER ve DKV (Davet ve Kardeşlik Vakfı) a misafir olduk. Bu vesileyle hoca efendi, Ruhader’in gençleri ve medrese talebelerine yürekten teşekkür ediyoruz.

Her toplantı gibi bu toplantımız da gayet verimli ve bereketli geçti. Doğu ve güneydoğu Anadolu’nun birçok şehrinden birçok ulema, akademisyen ve kanaat önderlerinin katılımıyla gerçekleşen oturumda birçok değerli hoca efendiler medreseler, ilim, ulema, memleket ve ümmete dair; sorunlar ve çözüm yolları, öneriler, plan, program, faaliyetler, hedefler ve öz eleştirilerde içeren sunumlar sundular.

Kendi adıma son derece müstefid oldum. MEDAV yetkililerine, bu içtimaa emeği geçenlere ve ev sahibi kardeşlerime yürekten teşekkür ediyor, bu toplantının hayır ve bereketlere vesile olmasını diliyorum.

Sabah saat 9 da başlayıp, 13,30 a kadar devam eden toplantının tamamını özetle de olsa bir yazıya sığdırmak mümkün değil… Ancak karma bir şekilde aldığım ve faydalı olacağını umduğum notlardan bazılarını sizlerle paylaşayım istedim.

 

•             Medreseler tarihine kısa bir bakış: yaşanan olumsuzluklar ve tüm bu olumsuzluklar içinde medrese geleneğini devam ettirmek için gösterilen olağan üstü çaba ve gayretlerden bazı örnekler… Kısaca Medreseler çok ciddi badireler atlattı. Şu an kısmen bir rahatlama içine girmişse de hale yolun henüz başında olduğumuzu da görmeli, rehavete girmeden daha hızlı çalışmaya devam etmeliyiz.

•             Yakın geçmişte çok zor ve ilkel şartlara mahkûm olmuş olan medreselerden ve bu şartlarda yetişen ulemadan kısa vadede büyük açılımlar beklemek haksızlık olur. Ancak şu aşamada fiziki şartlar açıdan güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Bu fırsatların iyi değerlendirilmesi… İlmi boşluğun azaltılmasına daha çok acil katkılarda bulunmak..

•             Bundan sonrasında daha ileri adımlar atmak için, birlikteliğimizi tam manasıyla gerçekleştirmek için daha hızlı ve daha yürekten çalışmalara ihtiyaç varıdır. Küçük aidiyetlerimizin asıl olması gereken büyük aidiyete engel olmaması gerekir. Mezheplerimizin, Meşreplerimizin mesleklerimizin, medreselerimizin farklılıkları bu birlik ve beraberliğe engel olmamalıdır.

•             Özellikle belli merkezlerin temsilcisi olan Seydalarımızın bu birlik ve beraberliği hızlandırmak için ellerini taşın altına koymalarının vakti gelmiş ve geçmektedir.

•             Zeki çocukların medreseye alınmamaları için çalışmalar yapılması. Yıllarca ülkemizden dışarıya zihin göçü üzerinde duruldu ve durulmalıdır. Ancak bunun yanında medreselere zeka akımının önüne geçilmesi yeterince gündeme getirilmedi.

•             Şu an Türkiye’de değişik sahalarda, değişik hedefler için kurulmuş yüz binden fazla dernek var. ancak biz medreseliler olarak hala ses getirecek bir güçte değiliz. Bunun da en büyük sebebi dağınıklığımızdır.

•             İki tane çalıştay yapıldı. Biri medreselerin problemleri ve çözüm yolları… Bu sorunlardan birisi olarak, medreselerimizde program birliğine yönelik çalışmalar ve yeni bir program hazırlanması…

•             İslam âliminin 4 vasfı taşıması gerekir:

1.            Merhamet: her konuda merhamet esastır. Ama özellikle başta kendi aramızda birbirimize karşı merhamet olmak… Hizmet metodumuz ve detaylarda fikirlerimiz farklı olabilir ama bu bir araya gelmemize engel olmamalıdır. Zira temel ilkelerde, gaye ve hedeflerde farklılığımız yok.

2.            Usvet: İslam’ı gereği gibi temsil etmeyen âlimler, tebliğin de hakkını veremezler. Şurası kesin ki bu gün ümmet içinde örneklikle İslam’ı temsil etmede ciddi boşluk var. Bu konuda da herkesten daha önce âlimler sorumludur.

3.            Hikmet: İlmi manevi gelişimle desteklemeliyiz. Teorik ilim pratikle birleşerek hikmete dönüşmeli ki gereken neticeyi versin.

4.            Siyaset: aldatıcı politikanın İslam siyasetinde yeri olamaz. Siyasetten maksat İslam’ın ve Müslümanların maslahatını tahkik ettirecek onurlu idareciliktir. Ulemanın böyle bir siysi anlayışa sahip olması ve gereğini yapmaları gerekir.

•             Medrese ve her tür İslami çalışmayı tehdit eden iki tehlikeye karşı uyanık olmalıyız.

1.            Zati kutsiyet: Tek iyi benim, tek iyi benim şeyhim, benim cemaatim, benim meşrebim, benim metodum anlayışı…

2.            Zati menfaat: Yapılan çalışmaları hasbi değil de değişik menfaatleri hedefleyerek. Peygamberlerin, insanları İslam’a davet ederken birçok ayette hasbiliğe dikkat çekmeleri manidardır. “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” (Şuara 26/109) Selam… Dua…