Teknoloji inanılmaz bir şekilde gelişiyor.

Bu inanılmaz gelişme karşısında insan maalesef aynı oranda gelişmiyor.

Üstelik ters orantılı bir şekilde geriliyor.

Yani beyne olabildiğince yüklenme olmuyor.

İnsanlar oturup kitap okuma yerine sosyal medyadaki  resimleri, bilgileri paylaşıp duruyor.

Paylaşınca ne kendi hayatında ne başkasının hayatında hiçbir şey olmuyor esasen.

Ancak herkes her şeyi paylaşıyor.

Ayetler, hadisler, ciddi yorumlar.

Daha ötesi değerlendirmeler, tespitler, bakış açıları…

Paket  cümleler, paket ifadeler…

İki açıdan sıkıntılı bu durum.

Birincisi, insanlar kendilerine ait olmayan, hissetmedikleri, sahip olmadıkları şeyleri söylüyorlar.

İkincisi ise okuyup, özümseyip, yoğunlaşıp, emek sarfedip bir şeyler öğrenme değil, oradan buradan kopyala yapıştır yoluyla yüzeysel bir fikir oluşuyor.

Hazreti Ömer’ler, Halid Bin Velid’ler, Filozoflar, Alimler…

Neler neler…

Hemen hemen hiç birisi de bilgiye dayanmıyor.

Araştırmaya dayanmıyor.

Zanla, derin olmayan, fikri arka planı olmayan fikirler.

Tabi daha önce “Sanal Şirk” olarak ifade ettiğimiz tüm bu paylaşımları kendisi için değil başkalarına göstermek için yapılması ise yine esaslı problemlerden bir diğeri.

Yapılan sohbetin içeriğinden ziyade duruş, bazı çarpıcı ifadeler, can alıcı tespitler, orijinal resimler amaç haline geldi.

Yani Peygamberin tanımlamış olduğu Müslümanlık şeklinden ziyade şartlardan kaynaklı oluşmuş bir Müslümanlıkla karşılaşmak mümkün.

Dolayısıyla insani ilişkilerde, ticaretimizde, okulumuzda, ailemizde yani hayatımızın hemen her alanında pratik şeyler görmek zorlaşıyor.

Sokakta Müslümanlığımızın eserini görmek mümkün hale gelmiyor artık.

Problemlerimizi çözmemize yansımıyor bu Müslümanlığımız.

Hikmete, firasete hiç yansımıyor.

Keseden yiyoruz hızla.

Bizi diri tutan dinamiklerimiz, pratiklerimiz yok.

Bize sağlam bir bakış açısı oluşturacak donanımımız oluşmuyor.

Belirli bir yaştakiler keseden yiyor.

Gençler ise öyle böyle oluşturulanla idare ediyorlar.

Günlük olarak saatlerimizi verdiğimiz sosyal medyanın bize katkısının pratik hemen hiçbir karşılığı yok.

Ama saatlerimizi veriyoruz.

Neden?

Çünkü gösterebiliyoruz.

Gece namaza kalktığımızı sosyal medyasız gösteremiyoruz.

Birine yaptığımız infakı verirken şöyle güzel pozlar vermemiz sosyal medya yer bulmuyorsa bir anlamı yok.

Saatlerce okuduğumuz Kur’an’ı,  birileri fotoğraflayıp paylaşmıyorsa ne anlamı var?

Hasılı o kadar değiştik ve tuhaflaştık ki!

Tüm bunların, yani sadece Allah için yapılması gereken şeylerin başkaları için yapılmasının “Şirk” olduğunu kaçırıyoruz.

Niye kaçırıyoruz?

Çünkü Allah’ın bakmamızı istediği yerden bakmıyoruz.

Allah’ın bakmamızı istediği yerden bakabilmemiz için gereksiz, anlamsız şeyleri bırakmamız gerekiyor.

Ve hiç kimseye hiçbir şey gösterme gereği duymadan bir şeyler yapmak gerekiyor.

Küçük şeyler, büyük şeyler, sürekli şeyler…