Darbeler ile alışık olduğumuz cumhurbaşkanlığı seçimi, Pazar günü yapılan tercihli oy ile Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih etti. Seçim süresince ortaya koymuş olduğu tavır ve söylemler, diğer seçimlere oranla biraz daha yumuşak geçmiş olsa da, Bu süreçte rakiplerin hal ve hareketleri, toplumun seçim atmosferinden uzaklaşmasına sebep oldu. Doğrusuda bu idi. İnsanların parti ve seçim konuşmaktan bıktığı, farklı konular istediğini hepimiz biliyoruz. Onun içinde heyecanı az bir seçim izledik.

Şu bir gerçek ki, Ak parti haricinde diğer partilerin pekte iddialı olmadığı bir seçimi geride bıraktık. Seçim kampanyasında siyasilerin kendi düşünce ve görüşünde taviz verdiğini, kendi ilkelerine bağlı kalmadıklarını söyleye biliriz. CHP kendi düşünce ve siyasi görüşe sahip olmayan hem de yıllarca karşı oldukları, Ezher mezunu birazda dini söylemleri olan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemeleri, garipsenecek bir tutumdu. Yine MHP de milliyetçi kimliğinden uzak, Mısır doğumlu birini desteklemesi de CHP nin tutumu kadar garipsenecek bir durumdu.

Bu seçim Erdoğan devrilsin de, nasıl devrilirse devrilsin mantığı hâkimdi. Tüm partilerin Ak partiye karşı birleşmeleri bunun apaçık bir göstergesi idi. Siyasi görüşleri taban tabana zıt gözüken, partilerin ortak noktada buluşması, siyasi duruşlarından ve düşüncelerinden, ne kadar uzaklaştıklarının apaçık bir göstergesi.

Bence, kişi savunduğu görüşü doğru kabul ediyorsa, hangi durum olursa olsun vazgeçmemeli. Velev ki savunduğu fikrin taraftarı az olsa bile, doğru bildiği görüşten asla taviz vermemeli. Tek başına kalmış olsa bile. Ama bakıyorsun CHP nin altı oku. MHP nin milliyetçiliği, HDP nin Kürtçülüğü bir kenara itilmiş, Erdoğan düşmanlığı üzerinde politika yapmaya başlamışlar. Durum böyle olunca, bu partilerin seçmenine yapmış olduğu en büyük hakaret olarak değerlendirmek lazım. Liderlerin izin verdiği ölçüde düşünen değil, kendi hür iradesi ile düşünen insan olmak lazım. Bazı şeyleri insanlara dayatmak, insanları hafife almaktır. Onların görüşlerini hiçe saymaktır.

Bu dayatma sonucunda da hezimetle karşılaştıklarına defalarca şahit olduk. Siyasilerin çıkıp yenilginin faturasını, basit sebeplere bağlaması, sadece züğürt tesellisidir. Eğer sadece tatile çatı adaycılar gitti ise, demek ki sen tabanına adayını ve görüşünü kabul ettirememişsiniz demektir. Eğer adayını kabul etmiş olsalardı tatile gitmezlerdi. Halbu ki tatil bölgelerinde seçime katılanların oranı diğer bölgelere oranla daha fazla. Bu tür mazeretlerin arkasına saklanacaklarına, nerede hata yaptık deseler kendileri için daha iyi olur.

 Burada en önemli konu, paralelcilerin oylarını abartıldığı gibi olmadığı hatta hiçbir tabanlarını olmadığı bir kez daha görülmüş oldu. Kendilerini dev aynasında görenler, zannedersem boylarını ölçüsünü almış oldular.

Gaziantep de çatı adayı destekleyen siyasi partilerin yöneticilerinin sessizliği, yadırganacak bir durum. Niye hala o koltukta oturup dururlar anlamak mümkün. İstemeyerek destekledikleri adayı n,bu kadar dibe vurmasını, tabanlarına ne ile izah edecekler. Bu kişiler bu halkı koyun mu zannetti. Hal bu ki bu millet üçlü koalisyonları bile meclisin dışında bırakmıştı. Bu halk iyi ile kötüyü ayırt edecek kadar sağlıklı bir halk. Bu halk gerçekleri görüyor. Koyun olmadıklarını ispatladılar.