Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlar ve hükümetin bu sorunlar karşısındaki tutumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Tüketici Birliği Başkanı Mehmet Bülent Deniz, kısıtlamalar nedeniyle piyasanın durgunlaştığını ve insanların para kazanamadığını söyledi.

Deniz, "Türkiye’de marttan sonra kişi başına 5 bin lira ve bin liralık 6 ay ödemesiz destek kredileri verildi. Ancak bunun yeterli olmadığı ve her başvuranında alamadığı bir sonuç tüketici ve halkımızdan bize yansımıştı." dedi.

"Açıklanan destek paketinin insanlar için bir çare olabileceğini düşünmüyoruz"

"Verilen kredilerin 6 aylık süreleri bitti ve şimdi ödeme zamanı geldi" diyen Deniz, "Ancak o krediyi kullanan kişilerde o krediyi bile ödeyecek paralarının olmadığını anlatmaya başladılar. Pazartesi Kabine Toplantısı sonrasında esnafa kira yardımı, yine destek paketi ve bazı KDV indirimleri gibi çeşitli kolaylıklar açıklandı ama biz açıklanan bu destek paketinin Türkiye’de o durumundaki insanlar için bir çare olabileceğini düşünmüyoruz. Çünkü dışarıdaki örneklere baktığımızda örneğin Almanya 2019 yılı kasım ayındaki iş yerlerinin cirosunun belli bir kısmını karşılıksız hibe olarak bütün iş yerlerine veriyor. Yine aynı Almanya'da nisan ve mayıs aylarında çok düşük faizli krediler verdi. Ayrıca hibe kapsamında her iş yerine en az 5 bin Euro olmak üzere destek paketleri açıkladılar. Tabi bu destek paketleri devletlerin ekonomik güçleriyle ilgili. Türkiye’deki ekonominin kırılgan olduğuna ilişkin uzun süreden beri belirtiler var. Büyük bir şok yaşadık. Marta gene şokları yaşamaya başladık. Dolayısıyla devletten batıdaki örnekler gibi halka yönelik gerçek anlamda kurtarılacak bir paket açıklamasını elbette beklemiyoruz." dedi.

Konuşmasının devamında Deniz, "Biz bu süreci devletin desteğinden ziyade toplumun kendi arasında geliştirmiş olduğu yardımlaşma ile açıkçası sağladık. Bunların örneklerini daha önce 1994 ve 2001 krizlerinde de görmüştük. Allah’a şükürler olsun ki bu coğrafya komşusu açken tok yatmayı kötü kabul eden insanların yaşadığı bir coğrafyadır. Bu hasletimiz nedeniyle batıda birçok yerde yaşanan sokak hareketleri ve protestolar bizde söz konusu olmadı. Mahallemizdeki esnafımıza ve komşumuza sahip çıktık. Ancak şu anda Türkiye’de herkes aynı durumdadır. Birbirimize sahip çıkacak birbirimizin sırtını sıvazlayacak pozisyonumuz maalesef mümkün değildir." şeklinde konuştu.

"Pakete ilişkin ikinci uyarı ve eleştirimiz de paketlerin adil dağıtılması"

Deniz, "Açıklanan paket bir anlamda küçükte olsa bir katkıdır ancak açıklanan paketin esnafın sorunlarını çözebilecek anlamda bir derinliği yok. Öte yandan paketteki en büyük eksiklik şu; bugüne kadar hep esnaftan bahsediliyor ama avukat, diş hekimi, özel çalışan doktor, muhasebeci, iş yeri güvenliği uzmanı gibi ofislerde çalışan beyaz yakalı insanlar vardı. Hiçbir şekilde bu beyaz yakalı serbest çalışan insanlar bu paket kapsamında yer almadılar. İntihar eden avukat haberlerini geçen aylarda gördük. Müzisyenler ve sahne sanatıyla uğraşanlarda da aynı sıkıntı söz konusudur. Dolayısıyla paketin daha kuşatıcı olması gerekir. Pakete ilişkin ikinci uyarı ve eleştirimiz de paketlerin adil dağıtılması. Çünkü mart ayından sonra verilen destek paketlerinde bazı adaletsiz uygulamaların olduğuna ilişkin toplumdan bize ulaşan çok sayıda şikâyet var. Her isteyene verilecek adı altında ifade edilen bu destek paketleri maalesef her isteyene verilmedi. Ödeme yeterliliği olduğu halde muhtaç olduğu için başvuran çok sayıda kişinin bu krediden yararlanamadıklarını biliyoruz." şeklinde ifade etti.

"Toplumda şu anda ciddi oranda bir basınç söz konusudur"

Aşılamanın başlamasıyla beraber 15 ocaktan sonra kısıtlamaların hafiflemesini ve sonrasında ekonomideki daralma ve sıkıntıların son bulacağını umut ettiğini söyleyen Deniz, "Ancak bir miktar daha dişimizi sıkmaya gayret edeceğiz. Ama toplumda şu anda ciddi oranda bir basınç söz konusudur. Şu anda dışarı çıkıp komşu esnaflarımızı ziyaret ettiğimde siftahsız işyerini kapatanlar, bankalara olan borçlarını ödeyemeyenler ve benzeri şikayetler çok yoğun bir şekilde iletiliyor. Hükümet gayret ediyor. Örneğin mart ayında bankalara olan borçların 90 gün içinde ödenmemesi halinde takibe düşmesini engelleyecek bir önlem almıştılar. Önlemin süresini tekrar uzatırlar. Yine bazı temel ürünlerdeki KDV ile ilgili bir çalışma yapılıyor. Tüketicinin medikal ürünler, gıda, iletişim, enerji gibi temel ihtiyaçlarında hiç olmazsa pandemi süreci bitinceye kadar KDV’nin sıfırlanması gerektiğini ifade ediyoruz. Umut ederim pazartesi kabine toplantısından böyle bir karar çıkar. Bir miktar daha rahatlanmış oluruz." dedi.

"Hiç olmazsa öğretmen ve öğrencilerin elektronik cihaz ve iletişim giderlerinin vergileri sıfırlanmalıdır"

Konuşmasının sonunda Deniz, "Temel ihtiyaç kademelerindeki dolaylı vergiler ya tamamen kaldırılmalı ya da indirimlerin sağlanması gerekiyor. Öğrenciler uzaktan eğitim için internet bağlantısına sahip olamaya kalkarken KDV ödüyor. Uzaktan eğitim için elektronik cihaz aldığında gümrük vergisinden KDV’sine kadar bir yığın vergi ödüyor. Hiç olmazsa öğretmen ve öğrencilerin elektronik cihaz ve iletişim giderlerinin vergileri sıfırlanmalıdır. Hangi tür gıda olursa olsun işlenmiş veya işlenmemiş tüm gıdalarda KDV yüzde sıfır olmalıdır. Doğalgaz, elektrik ve su bunlar olmadan insanın yaşaması mümkün değil. Su, elektrik ve doğalgazda vergilerin alınmaması lazım. Önce bunlar yapılmalıdır. Bu yapıldığı zaman zaten etkisini hemen göreceğiz. Vergi alınmadığı takdirde tüketici açısından bir miktar daha bolluk yaşanacaktır. Bu bollukta tüketicinin gidip alışveriş yapmasına esnafa yönlenmesini sağlayacaktır. Sonrasında açıklanan destek paketinin kuşatıcı olabilmesi için sadece küçük esnafın bakkalın veya işçi çalıştırabilir tekstil atölyesinin değil avukat, mali müşavir, muhasebeci, ofis çalışanları gibi şirket halinde olmayan bireysel çalışan kişileri de kuşatacak bir destek paketinin dağıtılması ve her isteyene hiçbir koşul öngörülmeksizin ödeme yeterliliği olsun olmasın mutlak surette verilmesi gerekir. Yine bu süreçte başka bir adaletsizlik olan bazı işyerlerinin açık bazılarının kapatılması kararı. Örneğin, sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle tekstil fabrikaları işletmeler çalışmalarına devam ederken giyim esnafı kapatmak zorundadır. Yani bir haksız rekabette söz konusu oluyor. Kısıtlama belli sektörlerde tüm esnaf için söz konusu olmalı veya hiç olmamalı. Bu haksız rekabetin olduğunu görüyoruz. Bazı işyerleri açık bazı işyerleri kapalı bunun takdiri neye göre yapıldı bilmek mümkün değildir. Tekstil üreten fabrika açık ama tekstili satan mağaza kapalı. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bunun gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu