Dr. Özderin, Nevşehir’in Avanos ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Ankara’da tamamladı. 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi “İç Mimari Ve Çevre Tasarımı”  Anasanat Dalından başarı ödülü alarak mezun oldu. 1999’da Akbank Sanat Galerisinde ilk kişisel sergisini açtı ve birçok yarışmalı sergiye katıldı. 2002 yılında 13’üncü Tekel Geleneksel Resim Yarışmasında Mansiyon, 2015’te Avustralya’da bulunan Gallipoli Memorial Kulübünün Türkiye işbirliği ile düzenlediği Çanakkale Resim yarışmasında birincilik ödülü kazandı. Eser aynı zamanda Avustralya’da özel bir sanat müzesine kabul edildi.

Sanatçı, 2016 yılında, Eskişehir Valiliği’nin düzenlediği “Yunus Gibi”  temalı Yunus Emre Resim Yarışmasında da birincilik ödülü aldı. 

2003’te Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Soyut Resimde İçerik ve Biçim” adlı yüksek lisans tez araştırmasını, 2011 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Çağdaş Soyut Sanatta Ontolojik Temeller” adlı doktora tezini tamamlayan sanatçı, çağdaş soyut sanatın ontolojik temellerini araştırdığı doktora çalışmasında, “Küresel Eksen Merkezli Çözümsel Hiyerarşik Yapı Sistemi” adıyla, soyut sanatın “ontolojik”  temellerini “bilimsel bir teori” olarak yazdı.

Kaynağının tamamı 25 yıllık birikimiyle sanatçının kendisine ait olan ve benzeri bulunmayan bu bilimsel teori; Dünya Sanat Literatürüne “Girebilecek Nitelikte Olup” Henüz Tanıtımı Yapılmamıştır.

Tasarım ve sanat alanındaki çalışmalarına Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde devam eden sanatçının, hakemli dergilerde sanat felsefesi, sanat ontolojisi, sanat ve tasarım eleştirisi ve “analitik tasarım teorileri” ile ilgili yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunuyor. 

Sanatçı, 2014 yılından beri yapmakta olduğu “Textural Abstraction and Designing to Drawing”  dokusal soyutlama ve desen tasarımları adını verdiği yeni resim dizisini sanatseverlere sunmanın heyecanını yaşıyor. Resmin oluşumunu çok boyutlu bir tasarım problemi olarak ele alan sanatçı, soyutlama yöntemlerini analitik bir anlayışla kullanıyor. Resimlere verilen “Textural Abstraction and Designing to Drawing” ismi bir “kavram” olarak buradan geliyor. 

Resme konu olan desen, soyutlanmış bir bütün içerisinde kimi zaman gerçek üstü, kimi zaman da bir takım yaratıcı geometrik oluşumlarla tasarlanırken, resim yüzeyinde olan tüm öğeler dokusal etkilerle çözülüp sürpriz değişimler meydana getirebiliyor. Sanatçının ifadesiyle; bir görüntünün resim olarak tanımlanabilecek özellikleri yakalayabilmesi, bu süreçlerin “kavram düzeyine” yaratıcı bir biçimde yönetilmesine doğrudan bağlıdır. 

Sanatçı bu önemli yetiyi yönetebildiği ve doğru tercihler yaparak, resmi plastik özellikler taşıyan bir “görüntü tasarımı” haline getirebildiği sürece eserine değer katabiliyor. Özderin, bu ana sorun temelinde resim sanatını “salt resim”olarak elde etmeyi ilke edinen sanatçılar arasında yer almaktadır.

Sanatçının tek amacı düşünceyi sanata, resim yoluyla çevirebilmektir. Bu yöntem bazen tersine işleyerek; sanatı “resim yoluyla düşünce”  haline getirebilmeyi de içermektedir.  Bu bağlamda konu veya amaç ne olursa olsun; bir eser gerçek anlamda “resimsel” olabilecek niteliklere mutlak suretle sahip olmalıdır. 

Bu noktada, herhangi bir görüntünün boya ile olan ilişkisinde sonuç her zaman “resim”  olarak nitelenen bir özelliğe kavuşmaz, kavuşamaz.  Bu durumda, resmi “sanat eseri” yapan o sihirli  “aurayı” yakalayabilmek adeta zorunludur. Sanatçının yarattığı o büyülü fark, salt olarak bu ve benzeri değerleri eser üzerinde ortaya koyabilme hünerinde gizlidir.

Dr. Süleyman Özderin’in yarın (21 Eylül, Cuma) saat 17.30’da Sanko Sanat Galerisinde açılacak sergisi 5 Ekim’e kadar gezilebilecek.

DHA