Hayatımızın en önemli parçalarından birisi… Zor zamanlarımızda sığındığımız bir liman… Her zaman bize kol kanat geren en yüce varlık…. Hiçbir şeye değişmeyeceğimiz, kıymetini genellikle yokluğunda anladığımız Babamız,…
Babalar, çocuk eğitimin neresinde… Gerçekten günümüzde babalar çocukların eğitimiyle yeterince iligilenmekte midirler? Yoksa, onlarda hayatın akışı içinde kaybolup gitmişler midir?
Babalarımız, canlarımız… Ama geçim kaygısıyla bizi unutan varlığımız… Bizi ele güne muhtaç etmemek için yırtınırcasına çalışan, ama bu arada bizlerin eğitimin ihmal eden babalarımız… Biz büyürken aslında yanımızda olmayan, bizim nasıl büyüdüğümüzü görmeyen, ama aslında kalbi bizim için çırpan varlık…

Babalar, kapitalist sistemin çarkları içinde kaybolmuşlardır. Babalık rolü günümüzde maalesef gerekli işlevini yerine getirmeyen bir hal haline gelmiştir. Baba, sadece doyuran, geçimini sağlayan bir unsun haline gelmiştir. Başka alanlara kapalı bir unsur… Kapitalist sistem, babayı evden aileden koparmıştır. Çocuk, baba şefkatini arar hale gelmiştir. Baba, sabahın ilk ışıklarıyla işe giderken akşam genelde çocuklarının uyuduğu bir saatte veya geç bir zamanda dönmektedir. Çocuğunu sadece uzakta sevebilmekte, onun yetişmesinde katkısı olmamaktadır. Ya da yorgun argın gelmekte, televizyonun karşısında yığılmakta ve bazen orada uyuya kalmaktadır…

Baba, görevinin çocuklarının rızkını temin etmekle sınırlı olduğunu düşünmekte, bu rızkı sağladığı için tüm görevlerini yerine getirdiği mutluluğu ile uyumaktadır. O, çocuklarının eğitimini de sistemin okullarına teslim etmekte, böylece kendisine düşen rol sadece para kazanmak olduğunu sanmaktadır. Babalığın bu kadar ucuz ve kolay olduğunu düşünmektedir.

Günümüz kapitalist sistem, babalığı sadece biyolojik bir faktöre indirgemektedir. Baba sadece biyolojik görevini yapmaktadır. Başka bir fonksiyonu yoktur kapitalizme göre… Hatta günümüz sperm bankaları kanalıyla medya, babaya bile gerek olmadığını sadece annenin yeterli olacağını empoze etmektedir. Çocuk mu yapmak istiyorsunuz? O halde size en yakın sperm bankasına baş vurun. İstediğiniz ırk ve renkten bir çocuk siparişi verin. Babanın kahrını da çekmenize gerek yok. Özgürlüğünüzü feda etmenize de gerek yok! Bilgisini sunmaktadır. Onlara göre baba rolü bu kadar basittir…

Halbuki babalık rolü bu kadar basit mi? Baba, sadece doyuran veya ilk eylemi sağlayan mı?
Bizim geleneksel yapımız babaya çok büyük sorumluluklar yüklemektedir. Ona göre çocuğun doğumundan önce başlamaktadır babanın sorumluluğu. Baba, çocuğunun her aşamasında yanında olmaktadır. Onun kişiliğinin olgunlaşması, yetişmesi, eğitimi ve hayata hazırlanması hep babanın sorumluluğundadır. Baba, şunu bilmektedir ki çocuk yapmak, sadece bir başlangıç… Asıl sorun ondan sonra başlamaktadır. Bu sorumluluğu almaya henüz hazır olmayanların babalık gibi zor bir maceraya atılmamaları gerekmektedir.

Günümüz hukukunda bile çocuk babadan bir çırpıda koparılmaktadır. Bu çocuğun büyümesindeki baba faktörü unutulmaktadır. Babanın tali bir unsur olduğu olmasada çok bir şey kaybedilmeyeceği görüşü egemen olmaktadır. Halbuki babanın çocuğun olgunlaşmasındaki ve hayata güçlü bir şekilde hazırlanmasındaki rolü yadısınamaz…

Yapılan araştırmalar, çocuğun gelişimi eğitimi konusunda babanın önemini ortaya çıkarmaktadır. Fakat yine yapılan araştırmalar da babalarla çocukların aynı evde yaşamalarına rağmen birbirlerini tanımadıklarını, yani ciddi bir iletişim kopukluğu yaşadığını göstermektedir. Özellikle babanın çocukları ile ilgili bu iletişimsel durumu çözmesi gerekmektedir. Aksi takdirde çocuklarda ciddi gelişimsel eksiklikler ortaya çıkabilir.

Geleneksel aile yapısında baba otorite kaynağıdır. Buyurgandır. Evin geçimini sağlar. Çocuk ile baba arasındaki sorunlar anne aracılığı ile çözülür. Baba yeri geldiğinde şiddete başvurabilir. Bütün sorunlar, babanın sallayacağı iki tokatla çözülür. Ama değişen aile yapımızla birlikte babaya düşün sorumluluk daha da artmaktadır. Çocuğun karmaşık hayata hazırlama, paylaşım ve çocuğu anlayarak yardımcı olma ögesi üzerine kurulmuştur.

Babalar, eğer çocuğun hayatından kopmak istemiyorlarsa, onunla daha fazla ilgilenmeli ve daha fazla iletişim kurmalıdırlar. Bu iletişim yollarını da kısaca şöyle sıralayabiliriz.

1. Çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmeli, işlerini planlarken çocuklarıyla geçireceği zamanı da bu planlamanın içine dahil etmelidir. Unutmamalıdır ki; bu kadar gayret etmesinin sebebi ailesidir. Ama eğer onlara zaman ayıramıyorsa bütün bu gayretler boşa gidebilir.
2. Anne ile çocuklarının gelişimi hakkında istişare etmeli, ondan bazı bilgiler almalı, annenin kendisini bu konuda yönlendirmesine ses çıkarmamalıdır.

3. Eve yorgun bile gelse çocuklarıyla kısa da olsa zaman geçirmeli, onlara gün boyu neler yaptıklarını sormalı, derslerini ve arkadaşlarıyla olan iletişimleri ile ilgilenmeli, yanlış giden bir yön varsa düzeltmeye çalışmalıdır.

4. Çocuklarıyla birlikte küçük gezintilere, aile ve arkadaş ziyaretlerine gitmelidir.
5. Çocuğa verilen sözler mutlaka tutulmalıdır.
6. Özellikle erkek çocuklarla çok fazla vakit geçirilmelidir. Çünkü erkek çocuklar için baba bir modeldir. Erkek çocuklarının, cinsel kimliklerinin gelişmesinde babanın rolü önemlidir.
7. Babanın çocuk yaşamına etkin bir şekilde katılması, çocuğun analitik düşünmesini, sözel becerisinin gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Bir babanın çocuğuna verebileceği en önemli katkı, onunla sürekli iletişim içinde olmasıdır.

8. Babanın çocuk yaşamına etkin bir şekilde katılması, çocuğun anne merkezli bir gelişimi engellemekte, farklı gelişimlerle ve sevgilerle beslenmekte, anneye bağımlı bir kişi olmaktan çıkıp birey olma yoluna adım atmaktadır. Bu durum en çok anneyi rahatsız edebilir. Çünkü çocuk yaşamındaki merkezi rolünü kaptırmak, bir başkasıyla paylaşmak, birçok anne için zordur. Ama çocuğun gelişimi için bu gereklidir.

9. Babanın sadece bir korku unsuru olarak anne tarafından kullanılması ve çocuğa ceza veren bir öge olması yerine, gerektiğinde sırdaşı, arkadaşı ve yoldaşı olmalıdır. Çocuğun hayatında bir klavuz ve rehber olmalıdır.

10. Annenin çocuk üzerinde egemenliğini sağlamlaştırmak için babayı bir öcü durumuna sokması, baba ile evlatları arasındaki uçurumu artırmakta, çocuk daha çok anneye bağımlı hale gelmektedir. Babanın bu tür bir çözüme yanaşmaması, hakem ve adil misyona bürünmesi gerekir.

11. Bazı babalarda, çocuklarıyla yeterince ilgilenmediklerinden ve zaman ayıramadıklarından doğan bir suçluluk psikolojisi ortaya çıkmaktadır. Bu durumu örtebilmek için de her akşam beraberlerinde çocukları için bir hediye getirmekte, çocuğu hediye ve eşyaya boğmaktadır. Bir süre sonra çocuk, getirilen hediyelerle tatmin olmamaya ve sürekli yeni şeyler istemeye başlar. Halbuki burada istenen bizzat babanın kendisindir. Baba eğer çocuğu mutlu etmek istiyorsa verebileceği en büyük hediye olarak kendisini vermelidir. Yani onunla mutlu ve güzel saatler geçirmeli, iletişim kurmalıdır. Her babanın en az haftada dört saatini çocuğuna ayırdığı bir özel anı olmalıdır. Bu anda çocuğun keyfi ve isteğine göre bir program yapılmalıdır.

12. Bazı babalar, annenin yanlış yönlendirmesi sonucu çocuğu üzerinde korkuya ve şiddete dayanan bir disiplin kurmaktadırlar. Bu durum, çocuğun içe kapanmasına, baba ile iletişim yollarını tıkamasına ve haliyle kişiliğinde bir kırılma yaşanmasına neden olabilir.
13. İletişimi geliştirmenin en temel unsuru, onun sevinç ve kederlerine ortak olmak, sevginizi göstermek, öpmek ve okşamaktır. Peygamber, çocuklarımızı bol bol öpmemiz gerektiği konusunda bizleri uyarmaktadır. Öpmek, koklamak, sarılmak tüm iletişimsizliği çözen önemli ilaçtır.

Toplumun ve kapitalist sistemin babaya yaklaşımı iki zıt açıdan olmaktadır. Bir yandan başta da değindiğim gibi, babanın görev ve fonksiyonlarının küçümsenmesi ve sadece biyolojik bir etken olarak kabul edilip, biyolojik görevini yetiren getirdikten sonra geriye çekilmesi anlayışı, diğer yandan; kadınların da iş hayatına atılması nedeniyle babanın çocuk eğitimindeki payı artmaktadır. Babaların bu konuda daha donanımlı ve hazırlıklı olması gerekmektedir.
Araştırmalar sonucu, baba yokluğu veya babanın uzun süre olmaması çocuğun kişiliğini olumsuz etkilediği ve onu daha saldırgan, hırçın bir hale getirdiğini göstermektedir.

İslami anlayışta ve Peygamberin uygulamasında baba, çocukları ile birlikte vakit geçiren ve oyun oynayan kişidir. Hatta, Peygamberin torunlarıyla oynamasını küçümseyen bir bedeviye Peygamber “Allah, kalbinden merhameti almışsa ben ne yapayım. Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” Demiştir. Demek ki, burada babanın yaklaşımı çocuklarına duyduğu sevgi ve merhamet kavramı etrafında dönebilir. Ayrıca baba, çocuk eğitimin bir parçası olduğunu ve onlarla da oyunlar oynaması gerektiğini bilmelidir. Çocuklarla oyun oynamak, bizim geleneksel aile yapımızda baba için hafiflik olarak algılansa da bizzat Peygamber oyunlar oynamış ve bizi de bu konuda uyarmıştır.

Çocuğun hayatındaki anne ve baba rolü farklıdır. Hiçbirisi diğerin yerini tutamaz veya diğerinin yerine ikame edilemez. Bu nedenle, anne ve babanın çocuk hayatındaki etkisi ayrı ayrıdır. İkisi de bu konuda rekabet içinde olma yerine iş biriliğini tercih etmelidirler.