Çocuk yetiştirmenin çok önemli olduğu hep söylenir. Fakat bu konu da yeterince gayret gösterilmez.

İstatistiklere baktığımız da bu sonuca rastlıyoruz.

Toplumun her kesimi bu tür olaylarla karşı karşıya kalıyor.

Örneklere baktığımızda ise acı gerçekler, açık bir şekilde önümüze çıkıyor.

Anne babalar nerede hata yaptıklarını anlayıncaya kadar iş işten geçmiş oluyor ve telafisi olmayan bir yola giriliyor.

Hatırlıyorum da bundan on yıl kadar önceydi. Yirmili yaşlarında genç bir kız, profesör olan annesini bıçakla öldürmüş ve sorulara net bir cevap verememişti.

Diğer bir örnekte ise hayat şartlarının altında ezilen ve bunun üstesinden gelebilmek için fazla çalışan aileleri verebiliriz.

Aileler çocuklarını yeterince takip edemedikleri ve çocuklara hayatın gerçekleri anlatılamadığı için çocuklar yanlış yapabiliyorlar.

Konu açıldıkça derinleşiyor ve yapılmayanlar ve yapılması gerekenler açığa çıkıyor.

ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ANNE BABANIN ETKİSİ

Çocukların yetiştirilmesini onların sadece karınlarının doyması ve giyim kuşamlarının temini olarak değerlendiren birçok kesim yanıldığını çok sonraları anlayabiliyorlar.

Çocuk yetiştirirken hep söylenenlerin yapılacağını düşünen anne babalar, çocuklar büyüdükçe söylenenleri daha az yapmaya başladıklarını görebiliyorlar.

Anne baba tarafından emir niteliğinde söylenen sözler, çocuklar büyüdükçe onları rencide etmeye başlıyor ve çocuklar anne babalarının sözlerini birer nutuk gibi algılayarak dinlenmemeye başlıyorlar.

Fakat anne babaların, çocuklara bu söylenenleri bir emir şeklinde değil de anlatarak, örnek vererek ve ikna ederek bilinçli bir şekilde anlatmaları onların üzerinde daha etkili olacağını bilmeleri gerekiyor.

Uzmanlar çocukların çok küçük yaşlar haricinde evde fikirlerinin sorulması gerektiğini her defasında söylerler. Onların birer birey olduklarını, evde onların da söz haklarının olduğunu hissettirmek gerektiğini anlatırlar. Böyle yetişerek büyüyen çocuklar, her toplumda, her ortamda insanların fikirlerine ve haklarına saygı duyulması gerektiğini bilerek hareket ederler.

Sevgi, saygı, hak ve adaletin, tohumlarının ailede atılması gerekiyor. Bu değerler ailede uygulamalı olarak yapıldığında, bu aile dışına sirayet edecek ve topluma çok değerli yeni fertler kazandırılacaktır.

Sevgi, saygı, hak ve adalet birbirlerinin yerini tutmaz. Bunlardan biri eksik olduğunda ailedeki eğitim eksik kalır.

Yazımı çok önceleri okuduğum Amerikalı bir yazarın kitabından hatırımda kalan bir bölümü ile bitirmek istiyorum. Kitapta geçen olay özetle şöyledir:

Anne baba ve çocuklar bir psikoloğa gidiyorlar.

Psikolog önce babayı dinliyor. Baba ailesini çok sevdiğini ve onlara daha iyi bir yaşam sağlamak için çok çalıştığını, hatta hafta sonları başka şehirde çalışarak fedakârlık yaptığını anlatıyor.

Daha sonra psikolog çocukları dinliyor ve onlara babalarının anlattıklarından bahsediyor.

Fakat çocuklar psikoloğa şöyle diyorlar.

Biz babamızın parasını istemiyoruz. Biz babamızı istiyoruz. Bizim babamızın parasından çok kendisine ihtiyacımız var diyorlar.

Gerçekte öyle değil mi? Ne dersiniz?