Suriye'deyiz.

Tam 10 yıldır Ramazan'ı derme çatma çadırlarda geçiren insanların içindeyiz.

Evet, evet tam 10 yıldır evlerinde uzak bir hayat sürüyür milyonlarca insan.

Tam 10 yıldır kendi ülkesinde muhacir konumundalar.

Tam 10 yıldır bir diktatörün kurban ediliyor milyonlarca Suriyeli.

İş yok, aş yok, 10 yıldır çadırlarda kendilerine gelen yardımlarla ayakta duruyorlar.

Çoluk çocuklarını besliyorlar.

Acımasız bir hayatın karşısında ayakta durmaya çalışıyorlar.

Sabır bileniyorlar, başına gelen müsbibet karşısında.

Büyük bir teslimiyetle tevekkül ediyorlar rablerine.

"Geçecek" diyorlar sessizce.

Başını göğe çevirip "Burası bir imtihan dünyası" diyorlar tebessüm ederek.

Hiç şikayet etmiyorlar hallerine.

Hiç isyan etmiyorlar başına gelenlere.

Hiç kızmıyorlar düşütükleri bu safelete.

"Geçecek" diyorlar, "geçecek."

"Her şey geçecek ve hepsi bitecek" diyorlar.

Onlar Esed denen bir zalim ve kör numarasına yatan şer güçlerle imtihan olurken, bizde onlarla imtihan oluyoruz.

Türkiye halkı olarak sanırım bu imtihanı alnımızın akıyla yerine getirmeye çalışıyoruz.

Hem devlet hem de millet olarak gerek burada gerekse içerde çadırlarda yaşayan milyonlarca Suriyeli mazluma kol kanat olmaya çalışıyoruz.

Elbette bu bir kardeşlik ve komşuluk görevimiz.

Ancak şunun da altınız çizmekte yarar var ki, biz gerçekten hayırsever bir ülkeyiz.

10 senedir yaz kış demeden elimizden geldiği kadar onlara ulaşmaya, dertlerine bir nebze de olsa derman olmaya çalışıyoruz.

Tarihin yarın bunları yazacağından hiç birimizin asla şüphesiz yok.

Dahası tarihin yazması bir yana, Kirâmen Kâtibîn meleklerinin bizim için yazdıkları çok daha önemli.

O çetin hesap gününde bize lazım olan da odur zaten.

Suriyeli kardeşlerimin içinde bulunduğu bu sefalet daha ne kadar sürer bilmiyorum ama biz Türkiye halkının bu konuda pes etmeye ve onlardan yüz çevirmeyi asla düşünmüyoruz.

İster 10 sene daha ister 100 sene daha.

Tıpkı onların dediği gibi, "hepsi geçecek"

Rabbim niyetlerimizi halis kılsın.