Resulullah, "velisi olmayanın velisi sultandır" diye buyurmuştur.
Bu hadisle toplumda evliliğin yaygınlaştırması sorumluluğunun aynı zamanda devlette olduğunu da göstermektedir.

Bunun yanında evlenemeyecek durumda olanları devletin evlendirmesi gerektiğini anlamaktayız.
Modern toplumlarda devlet, biryeleri evlendirmek yerine genelevleri ve fuhuş sektörünü yaygınlaştarmakta bir anlamda vatandaşlarını korumak yerine bazı menfaat odaklarına sermaya yapmakta ve bundan da suç ortağı olarak kazanç (vergi) temin etmektedir.

Halbuki islamda devletin bireyin ırzını koruması gerektiği anlamaktayız. Bunun için evlenemeyecek durumda olan kadın-erkekleri evlendirme sorumluluğuna sahiptir.
Modern devletin bu amaçla bir sistem kurması gerekir. Evlenemeyecek olan kişilerin baş vurduğu ve devletin onları evlendirdiği sistem. Bu sistemi aile bakanlığı veya diyanet bünyasinde kurabilir.

Bakire Kız Evlenmeye Zorlanır Mı?
Bir veli bulûğ çağına giren bakire kızını evlenmeye zorlayamaz: Bununla alâkalı olarak Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur; "Bakire kadından kendi nefsi (evlenmesi) hakkında izin istenir: Susarsa, izin vermiş sayılır. Evlenmek istemezse, zorla evlendirilmesi caiz olmaz." (Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî ve İbn. Mâce rivayet etmiştir.)
Sahih bir rivayette anlatıldığına göre; Hz. Peygamber (sas) kızı Fâtıma (ra) yi Ali (ra) ile evlendirmek istediğinde kızını örten perdeye yaklaşarak; "Ali seninle evlenmek istiyor "buyurmuş, sonra da oradan çıkıp gitmiş ve onları evlendirmişti.

KADIN KENDİ NİKAHINI KIYABİLİR Mİ?

Ehli sünnetin fıkhi mezhepleri arasında kadına kendi başına evlenme hakkı veren tek mezhep Hanefi mezhebidir.

Ebu Hanife'nin kadına ve dolayısıyla insanlara gösterdiği bu özgür irade anlayışı tarih boyunca diğer mezhepler tarafından hep tenkit edilmiştir. Fakat bu ruhsat, tarih boyunca evlilik olayının sağlıklı yürümesini ve aile dramların olmasını da engellemiştir.
Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; Allah (cc) şöyle buyurmuştur:
"Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın başka bir erkekle evlenmedikçe, onu alması kendisine helâl olmaz."(Bakara: 230).
"Kadınların kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. "(Bakara: 234).
Bu konuda hanefilerce delil olarak sunulan ve el-ihtiyar kitabında da nakledilen bir hadis bulunmaktadır. îbn. Abbas (ra) m rivayetine göre; genç bir kız Hz. Peygamber (sas) e gelerek şöyle bir şikâyette bulunmuş (ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir):
'- Yâ Rasûlallah (sas), babam fakirliğini benimle gidermek için, beni kardeşinin oğluna nikahladı. Oysa ben (amca oğlumdan) hoşlanmıyorum.'
"-Babanın yaptığını tasdik et. "
'-Babamın yaptığı işi arzulamıyorum.'
"- Öyle ise git de, kendini dilediğine nikâhla."
'- Yâ Rasûlallah (sas)! Aslında ben babamın yaptığı işi beğenmiyor değilim. Ama ben babaların kızlarının işlerine karışmaya salahiyetli olmadıklarını, kadınlara öğretmek istedim (o sebeple böyle konuştum). (Bu hadîsi Neseî, İbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiştir)
Bu hadîs-i şerîfden bir kaç cihetle delil çıkarılabilir:

1- Hz. Peygamber (sas) o genç kıza; "Kendini dilediğine nikâhla" buyurmuştur.
2-Yine o genç kız; 'babamın yaptığı işi arzulamıyorum' demiş, Hz. Peygamber (sas) de onu bu sebeple reddetmemiş ve yadırgamamıştı. Bundan da anlaşılıyor ki, kızın kendisini nikâhlamaya salahiyeti vardır. Salahiyeti olmasaydı, Hz. Peygamber (sas) onun bu itirazı karşısında susmazdı.
3- Hz. Peygamber (sas) in o genç kıza; "Babanın yaptığını tasdik et" demesi, babanın kendi kızı için akdettiği nikâhın (kız bunu tasdik etmedikçe), geçerli olmayacağını ispatlamaktadır.
Babanın kızı için yaptığı nikâh akdedilmiş sayılması için kızın tasdiki gerekir, diyen arkadaşlarımızı teyid edici delil de, bu hadîs-i şerîfde vardır. Buharî'de yer alan bir rivayette anlattığına göre; Hansa binti Cüzam (ra) kendisi istemediği halde babası birine nikahlamıştı da Hz. Peygamber (sas) bu nikâhı reddetmişti.

Ebu Hanefe insan özgürlüğüne ve bireysel iradeye önem verdiği gibi, kadın ve erkek arasında oluşan cinsiyet ayırımını da ortadan kaldırmıştır. Üstelik kadının en önemli kararı olan kendi evliliğinde karar vermesi hakkı çok önemlidir.

Kadının kendi evliliğinin onayını vermesi velisinin onayına ihtiyaç olmadığı anlamına gelmez. Evlilik bir anlamda kızın ve ailenin birlikte karar vermesi olayıdır.
Aslında diğer mezheplerde de evlilikte kadının/kızın onayı şartı aranmaktadır. Yani kız, nikah işleminde mutlaka hazır bulunmalı (veya vekili) ve onaylamalıdır. Onaylamasa velisinin yaptığı akit batıl olur.
Hanefi mezhebi ile aradaki fark şudur: Hanefi mezhebine göre velisi izin vermese de kendisini evlendirebilecekken, diğer mezheplere göre nikahın sahih olması için velisinin de izini aranmaktadır.

Kadına Zulüm Durumunda Evlilik Mekruh
İslam, her ne kadar evliliği sünneti müekkede ve hatta bazı durumlarda vacih kılmışsa (şiddetli şehvet durumu), bazı durumlarda da mekruh kılmıştır. (eh-ihtiyar kitabı)
Mekruh olan durum, evlenecek olan kişinin kadına zulm edebileceği, hakkına riayet etmeyeceği durumdur. Çünkü zulüm haramdır.

Burada İslam'ın kadına verdiği değeri gösterdiği gibi, evlilik müessesesiyle de kadını aslında koruma altına aldığını göstermesi açısından ilginçtir.