Bir miladi yılı daha geride bıraktık. Geçen bu yıl birçok yaşanmışlıklarıyla, Acı tatlı anılarıyla, kazanç ve kayıplarımızla hepimize tecrübe oldu. Yapılması gereken doğru muhasebe yapmaktır. Geçmişten alınan derslerle, doğru muhasebe ve stratejilerle geleceğe daha doğru adımlar atabiliriz.

SİYASİ BOYUTU

Geçen yıl seçimlerde alınan sonuçlara bakıldığında cumhur ittifakının aldığı oylar yüzde 51,64 olmuştur.

Yani cumhur ittifakını oluşturan partilerin toplam oyları şu an için sınırda olduğunu göstermiştir. Fakat büyük şehirlerde bilhassa İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin ve Adana gibi büyük iller belediye olarak millet ittifakına geçmiştir.

Bu seçimlerden ders alındığı, sebebinin araştırıldığı söylense de anketlere baktığımız da farklı sonuçlar görünmüyor. Hatta yeni kurulan partilerin bir sonraki seçimlere katılmasıyla bu ittifaktan oy alacağını ve cumhur ittifakının oylarının biraz daha eksileceği öngörülüyor.

Cumhur ittifakından arkadaşlarla görüştüğümüz de bunun sebebi halkın yapılanları fark etmemesidir. Yapılan birçok olumlu hizmetler halka şeffaf bir şekilde anlatılamıyor ya da seçmen tarafından doğru okunamıyor.

Bunun çözümünü toplum mühendislerine bırakmak gerekir diye düşünüyorum. Fakat seçilecek bu ekip gerçekleri görebilmeli, şu anki ülkenin analizini doğru yapabilen stratejik düşünebilen, aklıselim ve cesur insanlarımızın önderliğinde yeniden şekillendirilmesi gerekiyor.

Çıkan sonuçların doğru çözümlerle doğru yetkililere ve doğru bir şekilde iletebilmesi önem arz ediyor.

Böyle yapılabilirse kaybedilen ve gönlü kırılan insanların tekrar kazanılabilmesi mümkün olacaktır.

EKONOMİK BOYUTU

Ekonomik boyut her zaman çok önemli bir etken olmuştur. İnsanların rahat hareket edebilmesi için parasal problemlerin en aza inmesi gerekiyor.

2001 yılında kişi başı milli gelirimiz 2000 dolar civarlarında iken geçen yıllarda 11 000 dolara kadar yükselmişti. Ekonomimiz rakamsal bazda büyüyor, Fabrikalar çalışıyor, borsada hisseleri artıyor. Peki yanlış nerede sorusu aklımıza geliyor.

 Halkımız yeni teknolojiye, yeni evlere, yeni arabalara, yeni eşyalara, yani konformizme o kadar alıştı ki, daha iyi bir yaşam için borçlanmaya ve geleceğini bu günden harcamaya başladı. Asgari ücretliye sözümüz yok. Gerçekten bir ailede bir kişi asgari ücretle çalışıyorsa geçinmeleri çok zordur. Fakat geliri yüksek olanlara baktığımız da, bu insanların da bankalara borçlarının olduğuna ve bu borçların daha da arttığına hepimiz şahit oluyoruz. Bu borçlanmaların arkası kesilmeyecek gibi görünüyor. Daha iyi bir yaşam, tek hedefimiz haline gelmiş görünüyor.

Bunun yanında siyasi ve ekonomik çözümlerin yeterince üretilemediği, üretilmek istenen çözümün de yerini bulmadığı çok konuşuluyor.

Bu çözümlerin yerini bulması yöneticilerin görevidir. Halkı bilinçlendirmek ve borçlanmayı sınırlandırmakla işe başlamak gerekiyor.

Bilinçli yönetim, bilinçli işveren, bilinçli bireyler olunca ve doğru adımlar çoğalınca, ekonomide büyük ölçüde başarı sağlanacaktır…