“İman varsa, imkan da vardır” diye güzel bir söz vardı. Teravihi de cemaatle kılmanın da her zaman bir çaresi vardır. Ramazan’dan birkaç gün önce, sosyal medyada “Kaçak Teravih Kılınır” şeklinde bir levha paylaşılmıştı. Bu levha belki küçük bir espri ve teravih namazının yasaklanmasına bir göndermeydi. Ama şaka bir yana, bunu fiili olarak Fransa gurbetinde uygulamaktayım.

Nasıl mı?

Burada halen saat 19’dan sabah saat 6’ya kadar, sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Bu da doğal olarak akşam ve yatsı namazını evde kılmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla Fransa’da bu yıl da camilerde teravih kılınmamaktadır. Ancak fakir buraya ulaşır ulaşmaz, hemen evime yakın iki kardeşimi tespit edip onlarla anlaştım. Birlikte benim lojmanda teravih kılmaya karar verdik.

Halen her gece beraberce ve 20 rekatın altına düşmeden, teravihimizi cemaatle kılıyoruz. Bazen iki kişi kalsak da sorun değil. Önemli olan cemaat sevabını kaçırmamak. Evet, Resulullah (sav) teravih namazını çoğunlukla yalnız kılmıştır. Bu sebeple diyanetin, teravih namazını evde kılma kararı da garipsenmemelidir. Ancak ibadet fukarası bizler için, sair namazlar gibi, teravih namazında da cemaat sevabı önemlidir.

Rekat konusuna gelince, Resulullah'ın (sav) değişik uygulama ve tavsiyeleri malum. 8 rekattan 20 hatta 36 rekata kadar rivayetler mevcut. Bu da bize bu konuda yeterince genişlik ve ruhsat imkanı sunmaktadır. Bu sayılardan hangisini tercih edersek, sünnet sevabına nail oluruz elbette. Ancak ibadet fukarası bu asrın Müslümanları olarak, biz hep asgari olana meyletmeyelim. Ashabın ittifak ettiği 20 rekatın üstüne çıkmıyorsak da bari altına da inmeyelim.

Elbette mazeretler, her zaman her yerde ve her kes için geçerlidir. Aşırı yorgunluk, uykusuzluk veya vakit darlığı gibi sebeplerden dolayı, elbette sekiz rekat ve daha aşağısına inebiliriz. Ancak hep asgari olanı tercih etmeyelim. Aksi halde, tembel alışır ve zaman içinde daha azaltıp belki tamamen terk edebiliriz de. Nitekim nefis ve şeytan, yapabilirlerse bize tamamen ter ettirmeye çalışacaklardır.

Şunu unutmayalım ki, sünnet ve vacipler bir nevi farzların kalkanıdırlar. Eğer sünneti terk etmeyi adet haline getirirsek, zamanla sıra vaciplere ve derken fazlara da gelecektir. Bizim örneğimiz, Resulullah (sav) ve ashabıdır. (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) Onların ise başta namaz olmak üzere, ibadetlerde ne denli fedakar olduklarını biliyoruz. O halde her yıl ramazanımızı bulandırmaya çalışan kimi karanlık çevrelerin dedikodularına itibar etmeyelim.

Avrupa’daki Müslümanların ise, bu konuda daha gayretli olmaları gerekir. Zira Avrupa’da, insanı rahmandan uzaklaştırıp şeytanın tuzaklarına çeken vesileler çok daha fazla. Bizzat Avrupa’da yaşayan kardeşlerim, buna şahittirler. Şu halde evlerimizde çocuklarımızla da olsa, müsait birimizin evinde birkaç kişi bir araya gelerek de olsa, teravih namazını ihmal etmeyelim

Ramazan’da işlediğimiz her iyiliğe, yaptığımız her ibadete bin kat sevap veriliyor. Cehennem kapıları kapanıp Cennet kapıları açılıyor ve şeytanlar zincire vuruluyor. Af ve mağfiretin coştuğu, günah hamalı olan biz ahir zaman Müslümanları için kârlı bir ticaret mevsimi ve adeta kurtuluşumuz için bir can simidi olan Ramazan’ın müstesna bir ibadeti olan teravihi yeniden keşfetmek ve tavizsiz olarak uygulamak zorundayız.

Zaten ümmet olarak birçok nafile namazın hakkını veremiyoruz. Bari ramazanın bereketiyle kalpler yumuşamışken, her bir rekâtı bin rekât olarak yazılan teravihe sarılalım. Her gün yirmi bin rekât namaz kılmış gibi sevap almayı kim istemez? Hiç kılmayıp terk etmekle ya da kabul olmayacak derecede hızlı kılmakla Allah’ın rızasını kaybetmiş oluruz. İhmal ettiğimiz her bir teravih, Cennetteki bahçemizi küçülten, köşklerimizi azaltan bir hatadır. Belki de Cehennemin yollarını tıkayacak güzelim rekâtları, heba ediyoruz, heder ediyoruz…

Teravih, haşir meydanında hesap görülürken terazimizin sevap kefesini ağır getirecek önemli bir ibadettir. Hiç kimsenin hiç kimseye bir katkısı olmadığı o dehşetli günde bize şefaat edip elimizden tutacağını düşündüğümüz zaman, namaz ve teravih, bizim için çok daha anlamlı olacak ve bizi gayrete getirecektir.

Resulullah (sav) şöyle buyurur:  "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83) "Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur." (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç