Eğitimin klasik tanımından hareket edecek olursak insan  davranışlarını, olumlu ve istenilen yönde değiştirme çabasıdır. Eğitim doğal mecrasından çıkıp farklı argümanların etki alanına dönüştürülürse suni ve çabuk sonuç almaya dönük bir hale getirilmeye çalışıldığında hedeflenen olumlu davranışları hiçbir zaman göremeyebilirsiniz.

Eğitimi yakın dönemli dönüşümlerden kurtarmak lazım. Uzak ama kalıcı hedeflerle yola çıkıldığında bir neslin sıfırdan olgunlaşıncaya kadar geçirdiği bir zaman dilimi kriter olarak alınmalı. Eğitim sürekli tartışılan dolayısıyla toplumu ilgilendiren bir konu olduğundan yani her aileyi eğitimin bir parçası olarak düşündüğümüzde herkesin konuştuğu, olumsuz her davranışın (sokakta yürürken yerlere tükürmeden, çöp atmadan, kaba saba konuşmadan, küfürleşmeden, yemek yemeden, trafikteki seyre )kadar sınırsız,  olayın müsebbibi eğitim diye suçlanıyorsa  yeniden   düşünmek gerek. Eğitim,  akademik baskıdan kurtarılmalı.  Çünkü çocuklar dünyaya geldiğinde fıtrat gereği nasıl İslam fıtratı üzerine doğuyorsa aynı zamanda fıtratları gereği yetenekleriyle de doğarlar. Yetenek, beceri konusunda da rengarenktirler.

Yani yetenekler üzerinden çocukların akademik becerilerini geliştirmeye dönük çabalar belki de eğitimde istediğimiz amaçları gerçekleştirebilir. Çocuklara küçükken henüz ilkokula gitmeden aile içinde sorumluluk yüklemek gerek ki çocuk o sorumluluk duygusuyla ailenin yüküne ortak olsun. Çocuklar,  ebeveynlerini  baş tacı olarak görmeli ve onlara hayranlıkla karışık bir korku hissetmelidirler. Bu yüzden başlangıçta çocuklarımız üzerinde elimizi sıkı tutarsak aksini bilmedikleri için o yaşta uslu ve itaatkar olacaklardır Çocukların kendi geleceği ile ilgili hayallerini yetişkinler belirliyor, merhametsiz rekabete kurban ediliyorlar hatta hayal kurmasına yalan da olsa izin vermiyor.

Hedef belli, (doktor) olacaksın. Çocukların hayalleri sınırsızdır, hayaller çocukların yeteneklerini açığa çıkarır. Diğer yandan çocuklar yetişkinlerle beraber hayatın yüküne ortak olmalı. Yaz tatilinde çocukları yeni eğitim öğretim dönemine yaz kursları ile hazırlamak yerine hayata hazırlamak için ya bir esnafın yanına  ya köyde tarım yapmaya yada hayvan otlatmaya göndermeli. Bugün çocuklarımız o kadar dijitalleşti ki ne bir bitkiyi tanıyorlar ne de bir hayvanı. Çocukların hayatlarında acılar olmalı, hayal kırıklıkları olmalı, başkalarının derdiyle dertlenmek olmalı. Dünyayı tamamen kendilerine hizmet eden bir mekan olarak görmemeliler.

Aileler, öğretmenler ve çevredeki etkenler çocuklar arasındaki acımasız rekabetten çıkmalı insan. Değerinin ne olduğu öğretilmeli, pedagogların aileleri çocuklarla ilgili yönlendirmelerinde şu telkinlerden kesinlikle kaçınmaları gerek .”Senin çocuğun senin kaderini yaşamamalı, senin çocuğun da en iyisine layık olmalı, senin çocuğun da zengin olmalı, parası olmalı gibi telkinlerle çocukları gerçekle yüzleştirmekten uzaklaştırmaktadırlar. İnsan yaşadığı zorluklarla mücadele ederek istediği yere ulaşır. Zorluk yaşamayan insan her zaman kolaycılığın yanındadır.

Çocuklara insanı insan yapan değerleri vermeliyiz. Utanma duygusu, hüzün, başarısızlık, kaybetmek, hayal kırıklığı, zor şartlarda çalışmak bunların hepsi insanı insan yapar. Çocuklar ebeveynlerinin sevgisini ve diğer insanların saygısını hak edecek hale getirmek için yapıldığını anladığında, önceden uygulanan kısıtlamalar onun ebeveynlere olan sevgisini artıracaktır. En çok dikkat edilmesi gereken konu buna erken yaşta başlamalı, hayranlık ve saygı yerleşene kadar katı bir şekilde uygulanmalıdır. Böylece zihinleri hemen itaatkar olacak ve isteksizlik çekmeyecektir.

Saygı ve itaat yerleştirildi mi (ki buna erkenden başlamalı yoksa ne kadar ihmal edilirse sonradan bunu yerleştirmeye çalışmak o kadar büyük çabaya ihtiyaç duyulmasına neden olur) şiddetli cezalar, dayaklar ve azarlara başvurmadan sevgi ve şefkatle beraber çocuklar gelecekte daha iyi yönetilecektir. Çocuk uğruna ağladığı, huysuzlandığı veya istediği her  şeye sahip olmamalıdır. Bu sayede arzularını bastırabilmeyi öğreneceklerdir.

Bu sayede çocuklar arzularından ve iştahlarından çok akıllarına itaat etmeyi öğreneceklerdir. Çok erken yaşta keyfi isteklerini kontrol edebilen ve bunları iletmeden önce uygun olup olmadığını saptayan çocuklar, gelecekteki hayatlarında büyük sonuçlar doğurabilecek konularda çok büyük bir avantaj elde etmiş olacaklardır. Onlara alçakgönüllü, iyi huylu olmayı öğretin. Bu sayede terbiye kendiliğinden gelecektir; çünkü terbiye konuştuğumuz insanları hor görmemek ve hafife almamaktan başka bir şey değildir.