İmam-ı Ahmed b. Hanbel şöyle der: "İmam-ı Şafi gelene kadar, ehli reye lanet ederdik. Onlar da bize lanet ederdi. İmam-ı Şafi ortaya çıktı ve bizleri bir araya getirdi."

Evet, bu önemli bir tanığın tarihe geçen önemli bir sözüdür.

İmam-ı Şafi, ilmi birikimini İmam-ı Malik'ten elde etti. Eğitimini bitirince Yemen'de devlet görevi aldı. Yaklaşık beş yıl burada çalıştı. Fakat bir komplo sonucu rafizi olduğu ve devleti yıkmaya teşebbüs ettiği şeklinde bir iddia sonucu Bağdat'a getirildi.

Beraberinde getirilen herkes idam edildi. Fakat imam-ı Şafi savunmasını yaptı.

İmam-ı Şafi'nin yaptığı savunma, halifenin yanında bulunan İmam-ı Muhammed'in dikkatini çekti. Onun ilmini ve yeteneğini anladı. Sultan Harun Reşid'e onun hakkında olumlu konuşunca serbest bırakıldı.

İmam-ı Muhammed, İmam-ı Şafi'yi evine götürdü ve onunla ilgilendi. İmam-ı Şafi'de Irak ehlinin başka bir deyişle geleneksel rakipleri olan rey ehlinin önemli bir imamı ile tanışmış oldu. Tüm taassuplarını bir yana atarak ondan Ebu Hanife'nin fıkhını, Ehli reyin delillerini, Irak ekolunun yöntemini öğrendi. İmam-ı Şafi, nihayetinde bir alimdi. O İmam-ı Muhammed'den ehli reyi öğrenirken aynı zamanda onların eksik ve zayıf yönlerini de tespit etmeye çalışıyordu. Hatta daha sonra ikisi arasında sık sık munazara yapılacaktır. Bu munazaralar o kadar şöhret bulacaktır ki halife'nin de huzurunda yapılması istenecektir. Daha sonra imam-ı şafi ehli reye karşı reddiyeler de yazacaktır.

Bu sayede İmam-ı Ahmed'in de belirttiği gibi Ehli Rey ile Ehli Hadis'in bir zeminde uyuşmasını ve aradaki husumetin hafiflemesine neden oldu.

İmam-ı Şafi'nin İmam-ı Ebu Hanife'ye olan hürmeti menkıbe kitaplarında bolca görülebilir.

İmam-ı Muhammed'de İmam-ı Malik'e talebelik yapmıştı. Bir anlamda o da ehli hadisin yöntemini ve delilini biliyordu. Hatta İmam-ı Muhammed, İmam-ı Malik'in Muvattasının ravilerinden birisidir ve onun bu rivayeti Maliki mezhebinde de makbul bir rivayettir. Çad'da onun rivayeti olan Muvatta'yı gördüm ama getiremeyeceğim alamadım.

Bu iki şahsın tanışması iki ekolun yakınlaşmasını sağladı. İmam-ı Şafi bağdata geldiğinde ehli hadis çok zayıftı. Onun sayesinde ehli hadis güçlendi. Onun etrafında bir halka oluşmuş oldu. Bu nedenle ehli hadis onunla ilgili olarak "nasırul hadis" adını vermiştir. Bu ders halkaları sayesinde imam-ı Ahmed'le de tanışacaklardır.

İmam-ı Şafi üzerinde imam-ı Muhammed'in bu anlamda büyük etkisi olmuştur.

İmam-ı Şafi iki ekolu iyi öğrendiğinden bu sayede fıkıhta yeni menhec/yöntem geliştirdi.

Zıtların bir araya gelmesi nelere gebe olur. Bu nedenle zıtlıklardan korkmamak gerekir.

Not: Bazen bana bu âlimlerin birbirleriyle ilgili eleştirileri sorulur, bu eleştirilerin çoğu onların daha birbirlerini tanımadığı ve hatta görüşlerinde mutaassıp oldukları döneme aittir. Daha sonra çoğu bu görüşlerini değiştirmiş olacaklardır. Ama Araplar, tartışma ve cedelde birbirlerine çok kötü saldırırlar, sonrada oturup birlikte yemek yerler. Bu biraz onların konuşma üslubu ve dilin yapısından kaynaklanmaktadır. Mesela birisine bir şey deseniz katılmasa hemen "kezzap" yalancı der... yani ortasına bakmaz, rivayetleri incelerken dönemin kültür ve sosyolojisini hatta siyasi ortamını da göz önünde bulundurmak gerekir.