Geçtiğimiz gün İlim Yayma Cemiyeti Gaziantep Şubesi'nin misafiriydik.


Genç, dinamik ve pırıl pırıl gençlere Afrika'yı anlatmaya çalıştık.


Onlara; kıta hakkında genel bilgiler, dünyanın ilgi odağı olmasının sebeplerini, sömürgenin en yıkıcı etkilerinin iliklerine kadar nasıl hissedildiğini, Batı'nın kölelik ticareti ile bazı ülkeleri nasıl tükettiğini, ebola, iç savaş, fakir ve yoksullukla nasıl denek yapıldığını, oralardan aklı başında olanların nasıl bizden Afrika'yı da himaye edecek II. Osmanlı'yı beklediklerini anlatmaya çalıştık.


Ve bir kez daha gördük ki dünyanın küçük bir köy haline geldiği böyle bir zamanda Afrika her geçen gün önemini daha çok hissettirecektir.


Gerek yer altı-yer üstü zenginlikleri ile gerek çoğalan genç nüfusuyla ve gerek de insan kaynağıyla ileriki yıllarda dünyaya damgasını vuracak bir kıta görünümü arz ediyor.


Bir takım hedefleri ve planları olan hiçbir devlet Afrika' yı görmezden gelemez ve Afrika'nın içinde olmadığı bir plan yapamaz.
Son zamanlarda Türkiye'nin de Afrika ile ilgili çok ciddi çalışmaları ve çok büyük projeleri var.


54 ülkenin 43' ünde büyükelçilik düzeyinde temsilcilerimizin olması bu kıtayı ne kadar önemsediğimizi ortaya koyuyor. Afrika'nın her yerinde resmi kurum ve STK' larımız ile var olmamız işin ciddiyetini anladığımız ve önemini kavradığımız anlamına geliyor.
Önümüzdeki yıllarda bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve Afrika'nın artık bizim hinterlandımızda bir kıta olması çok büyük önem taşımaktadır.


Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması ile birlikte dünyada kartların yeniden karıldığı, hesapların yeniden yapıldığını görüyoruz.
Çünkü Rusya, açık ve net bir şekilde Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra küçülen kendi imparatorluğunu yeniden hatırlatmak ve bununla ilgili yeniden yayılma politikası gütmeyi hedeflemektedir.


Bu amacını açıkça hem de kamuoyunun önünde ifade etmektedir.


Takdir edersiniz ki, "bundan bize ne?" dememiz pek de mümkün değil. Zira dünya öyle bir hâl aldı ki, durduk yere birileri size saldırabiliyor ve topraklarınıza göz koyabiliyor.


Türkiye'nin de eski Osmanlı Dönemi'ndeki hinterlandını asla ihmal etmemesi ve buralarla ilgili projeler ve planlar geliştirmesi gerekiyor.
Son zamanlarda bu kapsamda TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı kanalıyla yurt dışında ciddi faaliyetler yapılıyor. Ülkemizi oralarda temsil edecek ciddi kurumlar da yerel insanlara ulaşmaya çalışıyor.


Biz de elhamdülillah Afrika'da kaldığımız 3 yıl boyunca şunu net bir şekilde gördük ki oradaki insanlar Türkleri çok seviyor ve bize ayrı önem veriyor. Çünkü şimdiye kadar gördükleri bütün beyazlar hep ülkelerini sömürmek için gelmişler. Ama biz adil bir dünya kurma hedefi ve düşüncesiyle onların yanındayız. Onların iyiliklerini düşünerek, onların ülkelerine ve kaynaklarını asla göz dikmeyerek, iyi niyet göstergesi ortaya koyarak, onları bir kardeş gibi görerek hareket ediyoruz. Dolayısıyla bu da onların bize güven duymasını ve bizimle potansiyellerini paylaşmalarını beraberinde getiriyor.


Bu vesile ile bizlere bu fırsatı veren ve bizi gençlerle buluşturan İlim Yayma Cemiyeti'nin değerli yöneticilerine ve hocalarına teşekkür ediyoruz.
Selam ve dua ile.