Evet, Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez’ in 'Hz. Peygamber ve Güven Toplumu' konulu sempozyumun da söylediği gibi güveni yeniden inşa etmeliyiz”

Son dönemlerde ki en büyük sıkıntımız toplumumuzdaki güvensizlik.

Bunun nedenlerinden bahsetmeye gerek yok!

Allah’tan ve Kur’an’dan uzaklaşan bir toplumda bunların olması kaçınılmaz!

Neredeyse kimsenin kimseye güvenmediği, bütün dostlukların, arkadaşlıkların kardeşliklerin ticaretin menfaat ve çıkar üzerine kurulmuş olduğu bu ortamda güveni yeniden inşa etmek çok zor olacaktır ancak, sonuçları güzel olacaktır muhakkak.

Bunu başarmaktan başka da yolumuz yok!

Daha doğrusu çıkışımız ve kurtuluşumuz yok!

Peki bu nasıl olacak. Bunu nasıl ve hangi yöntem ile inşa edeceğiz. Nereden başlayacağız. İnsanlara çevremize bu güveni nasıl vereceğiz. Bir binayı yeniden inşa etmekten bahsetmiyoruz. Sadece ben sana güveniyorum. Sen iyi insansın senden zarar gelmez diyerek mi. Veya daha mı cömert olmamız gerekiyor. Nelerden vazgeçmemiz gerekiyor. Birisine güvenmek veya güven vermek için ne yapmamız gerekiyor. Bunun yolu nedir.

Evet güvenilir olabilmek için ne yapmalıyız. Öncelikle karşımızdakine güvenmek veya güvenini kazanmak için kendimize güvenmemiz gerek.

Bir şeylerden vazgeçerek değil hayatımızdan nefsimizin hoşuna giden şeylerden fedakarlık ederek, karşımızdakine güven vermeliyiz.

Çünkü kendinden emin olamamış, kendi güven problemini çözememiş, elinden dilinden emin olamamış bir insan yaşadığı topluma güven veremez.

Güven önce insanın kendisinden başlar.

Kendine güvenen bir insan bulunduğu toplum da çevresine de güven verir. Öncelik le bizim kendimize güvenmemiz gerekiyor.

Biz güveni inşa etmeye önce kendimizden başlamalıyız.

Çünkü Allah’ın Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) öyle yapmıştı.

Allah’ın elçisi Muhammed aleyhisselam Mekke müşriklerini safa tepesine çağırdığında ”Ey Kureyş cemaati, size “şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman süvarisi var. Üzerinize baskın yapacak desem, bana inanır mısınız?” diye sorar. Yani öncelikle onlardaki güvenini onların ağzı ile kendilerine tasdik ettirir. Onlarda hepsi bir ağızdan ”Evet, inanırız, çünkü şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin, bizi aldatmazsın…” demişlerdi.

Ondan dolayıdır ki biz önce hayatımız la yaşamımızla ticaretimiz le toplumumuza ve karşımızdakine güven vererek onlardaki güveni inşa edebiliriz.

Yoksa ne dostluklarımız ne kardeşliğimiz nede hayatımızın bir anlamı olur.

Vesselam...