Merhaba sevgili okurlar bundan böyle her hafta pazartesi günü Referans Gazetesi aracılığı ile sizlerle beraber olacağım.  Peki,  ben kim miyim? Ben ilkokulu dâhi bitirememiş her hangi bir bireyim. Dikkat ederseniz hiç çekinmeden ilkokulu dâhi bitirememiş olduğumu açıkça dile getirdim. Düşüncem odur ki okul sadece dört duvar arasında alınan bilgi birikimini değil, bilakis hayatın tüm evresinde kendimize çıkaracağımız daha nice dersler vardır. Zaten önemli olanda hayatımızın bizlere sunduğu dersleri kendimiz fark edip bundan ders çıkarmamızdır. Sevgili okurlar, bende âcizane bu çıkarttığım dersleri siz değerli Referans Gazetesi okurlarıyla paylaşmak istedim. Ümit ediyorum ki yazılarım sizler tarafından beğenilir.

Elhamdülillah Müslümanım abdestsiz yere basmam.

Peki, bundan bana ne, beni senin dinin, dilin ve ırkın ilgilendirmez. Peki, senin neyin beni ilgilendirir?

Hiç kuşkusuz kişiliğin, hiç kuşkusuz ticaretin ve yine hiç kuşkusuz komşuluğun yani kısacası adamlığın o sende var ise gerisi beni ilgilendirmez. İnancının açıklamasını seni yaratana yap, bana değil. Sevgili okurlar inanın bu satırları yazarken dâhi bizi yaratan Allah’a karşı utanıyorum. Zira sanki kendi inancımda kusur arar gibi hissediyorum. Haşa elbette değil, ama ne yazık ki yaşadığımız hal bu, beni daha iyi anlayıp benimle empati kurmanız için kendi şiirimden bir kesit sizlere sunuyorum. Okursanız eminim ki beni çok daha iyi anlayacaksınız.

Şiirimde de değindiğim gibi;

Unutuldunuz ya resûlüm unutuldunuz

İsm-i celilinizi duymaktan unuttuk sizleri 

Şimdi diller sesli söyler oldular ism-i şanınızı

Oysa zat -i âlinizi sevmek

Sükunet istemez miydi? 

Değil miydi ki gizlilikle sevmek? 

Sevmenin edebî sizi

Unutuldunuz ya resulüm, unutuldunuz.

Artık mukaddes kitaplarda kaldı, 

Edebe icazetler ve dâhi ism-i nurunuzla kalplerin titremesi çoktan son buldu.

Önce edebimiz gitti,

Olduk tarumar ve toz duman,

İlmimiz bitpazarına düştü.

Kaldı altında imam,

Unutuldunuz YA RESÛLÜM unutuldunuz çoktan.

Sanırım asıl şimdi ne demek istediğimi daha iyi anlattım. Bizler ne yazık ki bu kutlu dinî hâlen anlamış değiliz ve hatta anlamamakta ısrar ediyoruz. Sevgili okurlar bakın ALLAH dostları ne güzel anlatmış;

“Halka hizmet hakka hizmettir”

 Ve yine denilmiştir ki;

“Hakkı halkın içinde buldum”

Bu konuda benim içimi asıl sızlatan olay ise ne yazık ki, çevremize ve özellikle gençlerimize yanlış örnek olmamız. Zira sözümüz ve davranışlarımız hiçte uyumlu değil, oysa biz Müslümanlar her şey den önce ama her şeyden önce özellikle din konusunda yukarıda da belirttiğim üzere adam gibi inancımızı yaşayıp bizden sonra ki nesillere birer örnek olmalıyız.

Sizce de öyle değil mi başka bir şey söyleyeyim. Allah aşkına bizler bizi yaratan Allah’ı nasıl algılıyoruz? Yani fevri ibadetlerimizi yerine getirince hâşâ bizlere bir ayrıcalık mı tanıyacak? Bu sözü söylemek bile ne rezil geliyor değil mi?

Sevgili okurlar, isterseniz yaptığımız yanlışlardan bir iki örnek vereyim. Örneğin muhtaca merhametiniz onlara empati kurmamız onların ihtiyaçlarını yine onları incitmeden gidermemiz var mı? Yok, ikili ticarette nerdeyse hilesiz ticaretimiz ne yazık ki o da yok. Beni bağışlayın ama ve hatta kazık atmadan neredeyse duramıyoruz.

Oysa efendimiz demiyor mu? “Bizi aldatan bizden değildir” diye. Bakın ve dikkat edin bizden değildir deniliyor. Peki, çocuklarımıza yani o sevmeye kıyamadığımız evlatlarımıza haram yedirip, onları haram lokmayla yani bir başkasının hakkını yedirmeyi?

Bütün bu yanlışları gören gençlerimiz söyler misiniz? Nasıl bu kutlu dine saygı duyup, bu dinî yaşamayı tercih edecek? Lütfen ama lütfen, hem kendimizi aldatıp, hem de çevremizdeki insanların bu dini yaşamasına engel olmayalım ve dilimiz değil içimiz sevsin.