• Yıllardan bu yana muhafazakâr partilere, dava namına bedava hamallık yapıp dururuz.
  • Geçmişte Milli Görüş hareketine ve siyasi temsilcisi Refah Partisine yıllarca omuz verdik. Sonuç: Devlet Güvenlik Mahkemesinde ve ağır ceza Mahkemelerinde yargı süreçleri ve akabin de hapishane.
  • Dönemle ilgili söyleyecek o kadar çok söz var ki, ama söylemedik!” Susun! Aman" dediler davaya halel gelmesin...
  • Sonra dediler ki “Kol kırılır, yen için de kalır" içimiz de kalan sadece yen olmamış meğer! Öyle ki, bize susmayı öğütleyenler, bir de baktık ki, bizden olmayan herkese açmışlar tüm nimet kapılarını, bir “Biz" kalmışız kabak gibi açıkta. Yani mealen “Yen içeride, biz dışarıda!”
  • Geçmişte desteğimizle işbaşına gelen RP’li yerel yönetim, Müslümanlara en ağır hakaretleri edenlerle iş tutup onlara her türlü iş, imkân ve kolaylık sağlarken, bize sadece boş vaatler ve nutuk attılar.
  • Oysa biz sadece "Adalet ve ahde vefa" istiyorduk.
  • Bugün AK Parti yerellerinde de durum çok farklı değil maalesef. Seçim zamanı cebine 3, 5 bin lirayı koyup Milletvekili aday adayı olup, bir kaç gün sahada görünenlerin tüm işleri bir telefonla çözülüp, bir kaç yakınını işe koymak için kapılar hemen açılıveriyor.
  • Hemen her yerde “Parti-Statükosu" işliyor. Kimi yerel yönetimler adeta “Yemlik" gibi görülmektedir. Cemaziyyel evvelinde din ve etik adına derdi hiç olmayanlar, ya da, geçmişine inat bir “Edilgenlik" sendromuyla, katilleri olan Mısırlıları bilinçaltların da kutsallaştıran İsrail oğullarının “Samiri"nin yaptığı inek putuna üşüştüğü gibi, dün “Tu kaka" dedikleri dünyalıklar için tüm değerlerinden vazgeçen güruhun doldurduğu bu kurumlarla ilgili şehir dedikoduları, sadece dedikodudan ibaret değil maalesef.
  • Toplumun hızla ahlaki yozlaşmaya doğru yelken açtığı, özellikle ahlaksızlıkla ilgili suç oranlarının, uyuşturucu, alkol ve kumar benzeri dallarında ciddi bir artış yaşandığı istatistik rakamlarıyla ortadadır. Buna ilintili olarak fuhşun yaygınlaşması, televizyon dizileriyle alenileştirilmesi ve giderek meşrulaştırılması sürecini dehşetle izliyoruz.
  • Tüm bunların arka planında, siyaset cenahında ki yöneticilerin büyük bir katkısı olmalıdır. Zira balık baştan kokmaktadır. Yolsuzluk ve kayırmacılık zihniyeti öyle devasa bir sektör haline geldi ki, kimi yerel yönetimler de kurumsallaşarak adeta kartelleşmişlerdir. Bunu gören toplum da, kapitalist sistemin “ Ne yaparsan yap ama kazan" dürtüsü hızla artmaktadır. Müşahhas örneklerin varlık ve ihtişam içerisinde ki yaşantıları, özellikle genç nesil üzerin de zehirli bir travmaya neden olmakta ve halkı “Her şey mübah" anlayışına cebretmektedir.
  • Son günler de bazı belediyelerle ilgili Sayıştay raporlarının basına yansıyan bölümünü okuduğunuz da durumun vahameti de ortaya çıkmaktadır. Keza, bu yalnızca ortaya dökülenler, ya kimsenin bilmediği! Belgesi olmayan, resmiyete dökülmeyen uzlaşmalar, kapı ardın da gerçekleşen anlaşmalar?
  • Şimdi seçim vakti geldi. Herkes için hesap verme zamanıdır. Demokrasiler de hesap oy ile sorulur. Düne kadar halkın verdiği oylarla iş başına gelip, geldiği günün ertesine halka randevu bile vermeyenler, kibir ve egolarıyla burunlarını Kaf dağına dikenler, halkın parasını kendi yakınlarına peşkeş çekenler, nerede bir haramzade varsa bulup en yetkili yerlerde konumlandıranlar, dün “Harun" iken, bugün “Karun" olanlardan hesap sormak için dem bu demdir!
  • Bu hususta en büyük görev ise AK Parti Genel Merkezine düşmektedir. Bundan önce yaptıkları gibi, halkın taleplerini duymazdan gelip, ihtiras ve çıkarlarından başka derdi olmayanları “İşte adayınız" diyerek halkın önüne koyarlarsa bu tutmaz! Bu sefer olmaz!
  • Halk gerçekleri biliyor. Kimin ne olup olmadığını gayet iyi biliyor. Siz bilmiyorsunuz ama halk biliyor! Bu sefer de aynı yanlışı yaparsanız çok şey kaybedebilirsiniz. Mesela birçok il ve ilçeyi. Hatta Büyükşehri!
  • Siyasete dâhil olanların dünya nimetlerine zafiyeti o kadar nirvana ki, yaşadıkları safahat ve kısa süre de sahip oldukları servetleri göz kamaştırırken, Şimdi, kimse kalkıp ta, dünyaya dair ihtiras ve aç gözlülüğünü "Dava" diye yutturmasın!
  • Zira dava diye bahsedilen, hak, hakikat, adalet ve merhamet davasıysa eğer, siz bu halinizle kapısına tokmak bile olamazsınız!