Buzdolabına ayakkabı koymak, kitaplığa çatal kaşık koymak, oturma odasına soğan-sarımsak koymak ne kadar saçma ise insanın aklını, zamanını ve kendisine verilen nimetleri yerli yerine koymaması da o kadar saçmadır.

Zira Allah "vema halaktel cinne vel inse illa li ya'budun" ayeti ile bizi niye yarattığını, görevimizin ne olduğunu net bir şekilde ifade etmiştir.

Dolayısıyla bizim bu gayeye hizmet etmeyen bütün tercih ve çabalarımız buzdolabına konulan ayakkabı kadar saçmadır.

Nasıl ki Allah; nebatatı, hayvanatı, gökyüzünü, yeryüzünü ve bütün arasındakileri insanlığın hizmetine musahhar kıldığını ifade etmiştir. Ve bütün bu yaratılmışlar da sektirmeden görevini yapmaktadır, insan da öyle olmalıdır.

Kendisine mesaj ulaşmamış olanlar veya nasibine hidayet düşmemiş olanlar ne yapar bilmem ama bizim bu ana paradigmadan, bu ana hedeften asla şaşmamamız gerekmektedir.

Yani eğer elimizi hayırlı şeylere ve Allah'ın helal kıldığı şeylere uzatmak yerine harama uzatıyorsak, eğer midemize yenmesi ve içilmesi haram kılınmış şeylerle dolduruyorsak bunun bir hesabının olduğunu da kabul etmiş olacağız.

Eğer gözlerimizi Allah'ın bakma dediklerine baktıyor, ayaklarımızı yanlış caddelerde yürütüyor, aklımızı faydalı olanla değil de malayani ile dolduruyorsak, gönlümüze Allah'ın ve sevdiklerinin sevgisini koymak yerine lüzumsuz çer çöp ile dolduruyorsak bizden bunların hesabının sorulacağı bir günün geleceğini de unutmamamız gerekiyor.

Çünkü elimizin, midemizin, gözümüzün, kulağımızın bir iradesi yoktur ve onların bu iradeyi ortaya koyan bize karşı hesap sorması gayet mantıklı ve anlaşılır bir şeydir.

Sonuç olarak, nasıl ki ayakkabıyı buzdolabına koymuyor ve onun hakkını gözetiyoruz öyleyse bize verilen ömür sermayesi ve kulluk yolculuğunun da hakkını verelim.

Bu yüzden zamanımızı kullanırken, hayatımızı yaşarken, tercihlerimizi yaparken Allah'ın çizgisinden ve rızasından milim sapma göstermeyelim.

Allah, hepimizi bu dünyayı verimli tarlalara dönüştürenlerden kılsın.

Selam ve dua ile.