Kime sorsan var olan her şey sıkıcı, yapılan her iş zevk vermiyor. Herkes yaşamı ile zoraki nikahlı ve saatlik mutluluklarla geçirilen vakitler, daha beteri bu boğucu sessizlik, bu umursamazlık tıpkı çocukların ormanda korkularını unutmak için yüksek sesle şarkılar söylemesine ve vaaz vererek bu sessizlik ortamını bastırmasına benziyor.Gençler yılgın ,yorgun ihtiyarlık moduna  girmiş durumda.Günübirlik yaşamsal hedonizmler, tarihin en vahim düşünce tükenmişliğini yaşatıyor. İnsanlardaki hiçlik ve  boş bakışların insan ruhuna verdiği ürkütücülük hiç  bir zaman bu şekilde hissedilmemişti. Korku cesareti, galeyana gelen içsel umutları hiç bu kadar sindirmemişti.

Söylenen sözlerin muhataplığı o kadar belli ve kadar rahatsız edici ki yüze söylenme cesaretsizliği maalesef klavye üzerinden üstü kapalı mesajlara döndü. Hiçlik hiç bu kadar insanlığa has bir yazgı olmamıştı. İnsan geleceği yazılım programları üzerinden planlanmaya ve yönlendirilmeye devam ediyor. Eşyanın kuşatılmışlığı altındaki insan, kendisine ihtiyaç duymasına fırsat bulamaz hale geldi.

 İnsanlığımız da düşüncelerimiz kadar ciddiyetten uzaklaştı. Kendimizi yeniden ve yine yeniden sorgulamamız gerekecek. İnsan, kendi insanını vicdanının karanlık, gizem dolu dehlizlerinde arayacak ki insan insanlığını kazanabilsin. Bu arayış derin , yorucu ve  yaralayıcı olabilir. Belki o zaman kendine karşı yürüttüğü savaşı kazanır ve sürekli suçladığı nesil için yeniden örnek olabilme umudunu taşıyabilir.

Oysa insan dediğin merhametle güzelleşir. Sevgiyle yücelir, paylaşmakla kabullenilir. İnsan ilişkilerindeki sevginin düzelmesini iyi eğitim almış insanlar yapar. Karnı tok sırtı pek olanlar ise sadece konuşur, ilişkileri ise para üzerinden madde üzerindendir.

Kendini değiştirmeyi başaramayan insanlar tüm insanlığı değiştirmeye çalışır.

Yaşamın umutsuzluğundan kurtulmanın tek yolu kendi benini dünyaya taşımaktır.

Sürekli dışladığınız insanların günü geldiğinde yeniden içlerine dönmeye karar verdiğinizde sizi asla kendilerinden  görmezler, sadece kılık değiştirdiğinize inanırlar.  Bizleri soylu kılacak öze dönüşler; sertliği yüceliğe, hırsları iyiliğe ve kardeşçe bir anlayışa dönüştürürsek vicdanı olan her insan kendini her tür şiddet topluluğundan kurtarmış olur. Birilerinin isteği yada  gücünün dayatması ile değil, kardeşliğin içsel ve ruhsal bağıyla insanlar arasındaki bağ güçlendirilmeli, sağlamlaştırılmalıdır.

İşte o zaman toplumsal uzlaşma , kolektif anlayış, etik ve dini kardeşlik ve  gerçek bir ahlak sadece ve sadece bireylerin vicdanının görülmez gizli bölümlerindeki cevherlerle mümkün olacaktır. Ruhun çaresizliği insanı herkese karşı sevgi beslemeye zorluyor. İnsanca yaşamaya karşı zor kullanmak, güneş ışınlarını örtmeye benzer. Ne ile olursa olsun insan onları örtmeye çalıştıkça yüzeye çıkar. Ruhsal oyunlarla doğuştan var olan bilgilerimizin bir üst basamağına nasıl çıkamazsak, zihin gücümüzde irademizin ani bir isteğiyle basitliğin bir basamağına dahi inemez.