Kalp huzuru hiç şüphesiz mutluluğun ilk kaynağıdır. Ancak zekâ, ilim, sağlık, güç-kuvvet, mal, zenginlik, şöhret, mevki ve diğer maddi nimetler mutluluğu temin edemiyorsa, Onu nasıl kazanacağız?

Buna rahatlıkla şu cevabı verebiliriz; huzurun tek bir kaynağı vardır, O da Allah'a ve ahiret gününe imandır. Öyle derin doğru bir iman ki, şüphe onu bulandıramaz, nifak onu bozamaz.

Gerçek hayatta bunu gösteriyor, tarih de bunu destekliyor ve basiretli insaflı her insanda bunu kendi nefsinde ve etrafındakilerde fark ediyor.

Hayat bize öğretmiştir ki, en muzdarip, en sıkıntılı insanlar ve kendilerini bitmiş-tükenmiş sananlar iman nimetlerinden mahrum olanlardır.

Bunların hayatlarının tadı yok, zevki yok, isterse konfor içinde yüzsün, refah içinde yaşasınlar. Çünkü bunlar hayatın manasını anlamıyorlar, hedefini göremiyorlar, sırrını bilemiyorlar. Bu halde iken kalp huzurunu nasıl ele geçirebilirler.

Bu huzur iman ağacının, her mevsimde çiçek açan tertemiz tevhid ağacının meyvesidir.

Huzur, gökten müminlerin kalbine inen bir nefestir. Bu nefes sayesinde müminler; başkaları sarsılırken kendileri dimdik ayakta dururlar, başkaları kızarken kendileri razı olurlar, başkaları şüpheye düşerken kendileri yakinen inanırlar, başkaları feryat ederken kendileri sabrederler ve başkaları taşkınlık ederken kendileri ağırbaşlılık gösterirler.

Bu huzurdur ki hicret günü Peygamberimizin kalbine metanet vermişti. Üzülmemiş, kederlenmemişti. Korkmamış ve telaşlanmamıştı. Allah ona yardım etmişti. Hani Mekke kâfirleri onu Mekke'den çıkardıklarında ikinin ikincisi peygamberin arkadaşı Hz.Ebubekir ile mağaradaydılar. O vakit peygamber arkadaşına şöyle diyordu: “Mahzun olma(üzülme), Zira Allah'ın yardımı bizim iledir.

Arkadaşı Sıddık üzülmüş ve korkmuştu; kendinden ve hayatından değil peygamberden ve peygamberliğin akibetinden korkmuştu. Hatta Düşmanlar mağaraya gözlerini diktikleri zaman:  Ya Resulallah, ayaklarının ucuna baksalar bizi görürler, demişti. Peygamberimiz ona cesaret vererek dedi ki: Üçüncüleri Allah olan iki kimse için ne düşünüyorsun ya, dedi.

Bu huzur, Allah'ın bir nefesidir, nurudur. Bu nurla korkular geçer, telaşlar biter, üzgünler teselli bulur, yorgunlar dinlenir, zayıflar kuvvet kazanır, şaşkınlar yol bulur.

Bu huzur cennete bakan bir penceredir. Allah bunu mümin kullarına açar. Oradan cennet rüzgarları eser, cennet nurları parlar, cennet kokuları gelir, ta ki öbür aleme gönderdikleri hayırların bir kısmını tatsınlar, ileride kendilerini bekleyen nimetlerin küçük bir örneğini görsünler ve bu rüzgarlardan rızık ve rahmet, eman ve Selamet kokuları alsınlar.

(Alıntı; Kardavi Y. 1979, İman ve Hayat Çeviren A.ÖZTÜRK Ankara: Hilal Yayınları)  

Selametle…

Peygamberimin Dilinden Bir Dua

Allah'ım! Dünya ve ahirette af ve afiyet dilerim. Allah’ım dinimde ve dünyamda, ailemde ve malımda senden af ve afiyet dilerim. Allah’ım ayıplarımı ört ve beni korktuklarımdan emin eyle. Önümden ve arkamdan, sağımdan ve solumdan ve üstümden beni muhafaza eyle. Ayaklarımın altında yerin kayıp beni kapmasından sana sığınırım.(İbni Mace)