Köy Enstitüleri mi olsun, Köy Öğretmen Okulları mı?İsimleri üzerinden de sürekli olarak tartışmalar devam ediyordu. Sebebine gelince isimlerin ideolojik çağrışımlar yapması. Köy Enstitülerinin resmi ideolojiyi, Köy Öğretmen Okulları’nın ise karşıt düşünce savını desteklemesi tartışmalarıydı. Köy Enstitüleri’nin ilk dönemdeki okulları meşhur Kızılçullu ve Çifteler Köy Enstitüleriydi.Bu okulların kalitesi Brezilyadan,Sudan’a ve Hindistan gibi ülkelere kadar uzanan Köy Öğretmen Okulları,  pedagojik anlamda eş ve hatta üstün sayılabilirdi.Neredeyse hasbelkader J.Dewey’in önerileri yerine getirilebilseydi Türk eğitimi, Amerikan eğitiminden daha ileri bir duruma gelebilirdi.

Daha sonra kurulacak okullar bu iki köy enstitüsü üzerinden şekillenecekti. Çiftelerde her yapılanın ideolojik bir ölçüye göre uygulanması,Kızılçullu’da ise pedagojik ve ideolojik ilkelerin bol bol birbirine karıştırılması ve ortaya oportinistçe bir anlayışın çıkmasına yol açacaktı.Bu ikisi arasındaki ve sonraki karşılaştırmalar; üretime dönük çalışmalar, mezunların çalıştırılmaları,program çalışmaları,resmi ideolojinin ilkelerinin uygulanması,öğrencilerin kendi kendilerini yönetmeleri, enstitü-köy ilişkileri üzerineydi. Bu iki enstitü, birlik olup Türk eğitim sistemini güçlendirme çabasına girmektense sürekli birbirinin açığını arama ve tenkitle uğraşmışlardır.Köylünün her alanda özelliklede tarımsal üretim noktasındaki bilgisizliğinin kaynağı köylülerin kendisi değil, o dönemde aydın ve eğitimci geçinenlerin bilgisizliğidir. Enstitülerdekilerin köylerdeki temel ihtiyacın eğitimin bir üretim aracı olduğunu görmemeleri imkansızdı.

Köy Enstitüleri’nde okuyan öğrenciler için Rauf İnan şöyle der;Ruhça ve bedence sağlam ve işe yarar bir insan için lazım olan dayanıklılık, irade, kuvvet,mertlik,doğruluk,dürüstlük,açıklık,gözlem,dikkat,muhakeme,kendi kendine öğrenme,işini temiz ve sağlam yapma ve birlik beraberlikle çalışmaya dayanır.Mezun olan öğretmenler genelde maddi düşüncelerle motive edilmezdi çünkü maddi kaynak neredeyse hiç yoktu. Mezunlar manen desteklenerek köylüleri bilinçlendirme ve kendilerine özgü bir zanaat edinmeleri ve köylülerle beraber yararlı iş yapmalarına yardımcı olunurdu.Türkiye’nin köy sorununun eğitim yoluyla düzelmesini sağlayacak kişilerin ister eğitmen isterse bir başkası olsun, köy toplumunu her yönden temsil edecek kişilerden olması gerekiyordu.Bu enstitülerde ağırlıklı tarım derslerinin yanında ders çeşitliliği de artmaya başlamıştı. Sanat dersleri, onarım, el işi ayrıca motosiklete binme gibi etkinliklerin yanında edebiyata yönelme roman,biyografik yapıtlar,öğretim yöntemleri ya da psikolojiyi konu alan kitaplar okutturuluyordu.

Tarih öğretiminde ise saflaşma kendini belli etmeye başlamıştı. Bir kısmı tarihin insanın bilinçsizlik, yoksulluk ve adaletsizliğe karşı savaşının öyküsü olduğunu savunurken bir kısmı tüm tarih görüşlerinin eleştirisini yaparak milliyetçi- Turancı görüşe yönelmişlerdir. Ama bu görüşler o günkü yönetim anlayışına ters olduğu için ilgisiz kalınmıştır.Temel argüman öğrenciye, ülkeyi ve ulusu savunma ülküsünü aşılama işini en uygun şekilde yapmaktı. Bazı köy enstitülerinde  yerli ve göçmen köylerinin tarihleri ve sorunları,   halkın ve halk kahramanlarının savaşları incelenirken diğerlerinde öğrencilerin yaptıkları araştırmalar safça karşılanırdı. Türkiye gibi batının yolunda yürümek isteyen ülkeler, kendi eğitim sistemlerini kurarken, batı toplumlarının her noktada kendi eğitim sistemleriylede uyum içinde olduğunu sanırlar.Köy enstitülerinin ideoloğu İsmail H. Tonguç yabancı dile karşı iken diğer yanda Kızılçullu’da yabancı dil olarak İngilizce kabul edilmişti. Yabancı dil öğretimine karşı çıkışın altında yatan bir sebep de yeni harflere henüz alışılamamış olmasıdır.

Diğer yandan bazı köy enstitüsü ideologları Emin Soysal ve H.FikretKanad yazılarında ve konuşmalarında din ve İslamlığa karşıtlıklarını sürekli dile getirmişlerdir.Türk köylüsünün tüm felaketlerinin nedenini İslam ve din adamlarına yüklemişlerdir. Soysal, işi o kadar ileri götürdü ki  enstitünün bağlarında yetişmiş üzümlerden şarap yapıp öğrencilere içirmiştir. Başta da belirttiğimiz gibi köy enstitülerini kendi menfaat ve ideolojileri için şekillendirmek isteyen bu zihniyetler, köy enstitülerinin bu seferde din düşmanlığı yaptığını, buralardan dinsiz öğrencilerin yetiştiğini dile getirmekten geri durmamışlardır.Bütün bu aksi propagandalara rağmen özellikle 1952-1954 arası mezunlarından bir çoğugüçlü dinsel inançları olan kişilerdi.

Bu kişiler basında çıkan propagandist haberlere karşın köy enstitülerinde hiçbir dinsizlik olayı olmadığını dile getirmişlerdir.(Fay Kirby Köy Enstitüleri)Propagandalara rağmen mezhep ayrımına(Alevî-sünni) gidilmemiş tam tersi kültürel olarak birbirlerini desteklemişlerdir. Köy enstitülerinde kızların okutulması Kanad’a göre geleceğin ulusalcılarının yetişmesidemekti.Yine kız erkek ilişkilerindeki olumsuz propaganda, kentlerdeki elit ailelerin eşleri ile her yere gitmesi, bu okullarda okuyan öğrencilerden münferit birkaç olayın yaşanması üzerine bu kara propaganda ile sanki buralarda kız erkek ilişkilerinde her türlü(fuhuş) gibi durumları genele yayıp kara propaganda yaptıkları   görülmüştür.

Oysa mezun olup köylere giden kız öğrencilere uygun işler veriliyordu. Kadınlara doğumda yardımcı olmak için ebelik,aşçılık gibi meslekler. Yani anlatıldığı gibi  kız erkek ilişkilerinde koparılan yaygaralar yoktu.