Sünnetullah gereği her eşya, var olmak için belli bir kök veya temele dayanmaktadır. Ot, ağaç, şitil, fide, tiyek, gül, çiçek, kısaca tüm bitkiler, mükemmel bir kök üzerinde yükselir. Ne ki, tüm bu bitkiler; kökleriyle hayata başlar, varlıklarını da kökleriyle devam ettirirler. Kök ne kadar sağlamsa, bitki o denli sağlıklı, gür ve verimli olur. Kök çürüdüğü, kuruduğu, koptuğu veya kesildiği zaman, bitkinin varlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Böyle bir bitkinin, bırakın meyve vermesi, kendisi dahi varlığını devam ettiremeyip kuruyup gidecektir. Bu kural, cılız bir ottan, ulu bir çınara varıncaya kadar her bitki için geçerlidir.

Eşrefi mahlûkat olan insanın; insanca ve İslamca ve sağlıklı bir şekilde var olması, insanlık ağacının kökü olan, aileyle mümkündür.İnsanlık ailesinin varlığını devam ettirmesinin tek yolu ise, meşru bir nikâhla evlenip yuva kurmasıdır. Bunun aksine hareket etmek, insanlığa ve kulluğun gereğine ihanet olduğu gibi, bindiği dalı kesmek ve intihardır.

Hakla batılın mücadelesi, sür git devam etmektedir ve kıyamete kadar da devam edecektir. Batılın hakka karşı söz ve fikirle baş etmesi mümkün değildir. Çünkü hak cephenin kaynağı vahyi ilahidir. Batıl cephe ise, heva ve heveslere dayanmaktadır. Batılın sıcak savaşla da İslam’a karşı mukavemet etmesi mümkün değildir. Çünkü batıl cephe, yaşamak ve bu dünyanın zevkleri için savaşmaktadır. Ama her Müslüman, Allah (cc) yolunda şehit olmayı, en büyük şeref bilmektedir. Aklıselim her Müslüman, zillet içinde yaşamaktansa, izzetle şehit olmayı tercih eder.

                Hak-batıl mücadelesinde hakkın en büyük ve etkin gücü, ailedir. Her sağlam bir aile, batıl cepheye karşı duran muhkem bir kale hükmündedir. Düşman bunu çok iyi bildiği için, çok önceden başlattığı aileyi yıkma çalışmasını, son bir asırdır çok hızlandırmış durumdadır. Son yılarda kadın ve aileye dair yapılan birçok düzenlemeler, aileye dinamit hükmündedir. Batıl cephenin hakka karşı direnmesi; her asırda olduğu gibi ancak sinsi ve kalleş yöntemlerdir. Biz buna soğuk savaş diyoruz. İçki, kumar, uyuşturucu, moda, müzik, futbol, pornografi, iffet, haya, ar, namus ve ahlakı yok edici plan ve projeler, soğuk savaş cephesinin silahlarıdır.

Ancak tüm bu silahların hepsine bedel bir silah da meşru evliliği iptal edip yuvayı yıkma planlarıdır. Nitekim batı kültürüne müptela tüm milletlerde, ciddi bir çözülme, ahlaki dejenerasyon, bunalım, buhran ve manevi çöküş başlamış ve her gün katlanarak devam etmektedir. Böyle devam ederse, batılın ve batılıların çok ömrü kalmamıştır. Biz ümmet olarak, insanca ve İslam’ca varlığımı devam ettirmek istiyorsak, toplum ve ümmetin temeli olan aileyi korumak ve ihya etmek zorundayız.

Aile bağları çözülmüş, aile mefhumu ortadan kalkmış bir toplum ne kadar zengin ne kadar müreffeh olursa olsun ayakta kalamaz. Ordu ve silahları ne kadar güçlü olsa da güvende olamaz. Sadece maddi güç ve servetle de huzurlu ve selamette olamaz. Batılı düzenlemelerin dayattığı hayatın tahribatları karşısında durabilmek, aile kurumuna sahip çıkmakla mümkündür. Bir milletin kendisi olarak varlığını devam ettirmesi, milli ve manevi değerlerinin yanı sıra, aile kurumunu da sağlam tutmasıyla mümkündür.

Emperyalist batı ve içimizdeki uzantılarının yeni dönemdeki hedefleri; aile kurumunu çözmek ve yapabilirse, tamamen yıkmaktır. Küresel derin güçler, loca mahfil vs. karanlık odaklar tarafından hedef alınan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi İslam âleminde de ciddi manada güç kaybediyor. Özellikle Batılı ülkelerde aile kavramının içi boşaltılırken, anne babadan oluşan “biz” eksenli hayatın yerini "bireysellik" ve "tek kişilik hayat" biçimi alıyor.

Bu sebeple, aile kurumunun yaşatılması, tehditler karşısında korunması, son derece önem arz ediyor. Nesli ve dolayısıyla toplumu ve ümmeti muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Sinemalar, diziler, sosyal medya ve eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve yeni çalışma hayatı da aile kurumunun üzerindeki tahribatı her geçen gün artırıyor. Batının aileyi yok etmeye yönelik sayısız oyun ve planları var. Bunların bir kısmını özetle bu çalışmamızda değineceğiz. Ancak tüm bu planlara karşı çok daha etkin çalışmalar yapılmalı ve aile ihya edilmelidir.

Bir millet parası, silahları, teknolojisi ve nüfus kalabalığıyla değil manevi değerleriyle güçlüdür, huzurludur, güvendedir. Bu manevi değerler din, iman, sılayı rahm (akrabalıkbağları( komşuluk, arkadaşlık, aile vb. değerledir. Bir toplumda bu değerler ne denli güçlü, sıcak ve işler durumdaysa, o toplum o kadar güçlüdür. Bir toplumda bu değerler zaafa uğramışsa, o toplum da zayıftır. Eğer bir toplumda bu değerler yok olmuşsa, o toplumun kendisi de er veya geç, yok olmaya mahkûmdur. Hatta belki yok olmuşta farkında değildir.

Bu değerlerin oluşturulup korunmasında değişik etkenler bulunmakla beraber, şüphesiz bu konuda lokomotif görevi, ailenindir. Tüm bu manevi değerler, ailede yoğrulup pişirilerek nesillere ilmek ilmek işlenir. Şu halde, bir toplumun geleceği olan bu dinamiklerin varlığı ve devamı, aile yapısının sağlam olarak devam etmesine bağlıdır. Yani aile ne denli sağlam ve sağlıklı devam ediyorsa, toplum da o denli sağlam ve güçlüdür. Ama aile yapısı çürümüş, çökmüşse, toplumda çökmüştür. İsterse maddi değerler açısından, dudak ısırtacak güce sahip olsa da… Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç