21. Yüzyılın Türkiyesinde ekonomik anlamda büyük bir çöküntü yaşanmaktadır. Bugün ekonominin en küçük yapı taşı olan aile kavramını ele alırsak inan çok büyük bir facia karşımıza çıkıyor.
Bir aile asgari anlamda en az dört bin lira almalı ki geçimini sağlayabilsin, fakat gelin görünki bir aile iki bin üçyüz yirmidört lira ile maalesef geçimini sağlamaya çalışıyor.
TÜİK'in her yıl düzenli olarak araştırıp sunduğu raporda Türkiye'de açlık sınırı dört bin türk lirasıyken, geçim ise yedi bin liraya dayanmış durumda. Ama gerçeklere baktığımız zaman da ülkenin yarıdan fazlası açlık sınırının altında geçimini sağlıyor.
Ekonomik kriz adı altında fahiş fiyatlar sunan üretici ve satıcı firmalar maalesef tüketicinin alım gücünü yok edip belini kırmaktadır tabiri caizse. Özellikle pandemi kelimesi üzerinden hoyratça rant sağlayıp öyle paralar kazanıyorlar ki servetlerine servet katıyorlar. Maalesef olan yine tüketiciye oluyor.
Serbest piyasa adı altında dileyen dilediği fiyata ürün satıyor. Bu dediğim her alanda geçerli olan bir durumdur. Devletin buna el atıp derhal bir yol haritası çizmesi lazım, aksi takdirde ekonomik olarak ülke kanaatimce pek iyi yere gitmiyor. Her ne kadar devlet büyükleri iyiye gidiyoruz desekte, bir evin mutfağı dörtdörtlük olmadığı sürece bence iyiye gitmiyoruz demektir. El birliği ile bunun üstesinden gelmek lazım. Sonuçta bu ülke de bizim bu devlette.