Sevgi, mümine kalp temizliği kazandırır. Çünkü imanın nuru, kalpteki haset karanlığını dağıtır. Böylece kalbi temiz, gönlü hoş olur ve iyiler gibi şöyle dua eder “Rabbimiz, bizi ve bizden önceki inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı kin bırakma. Rabbimiz, sen çok şefkatli çok merhametlisin.”(Haşr Suresi 10.Ayet)

Mümin hasret etmez; çünkü haset  Peygamberimizin tabiriyle eski milletlerin hastalığıdır. Ruhi bir hastalıktır. Veba vücuda ne yaparsa haset de ruha aynı şeyi yapar. Haset sürekli gamdır kederdir. Dinlenmeyen gazaptır. Hatta hastalıktır da; insanın gücünü bitirir, vücudunu yorgun düşürür, yüzünü kara çıkarır.

Bir üstad şöyle demiştir: “Allah için olsun şu haset denen şey ne kadar adaletlidir; önce sahibini öldürür”

Bir şair de şöyle diyor: “Hasetçinin kötülüğüne sabret; sabrın onu öldürür. Çünkü ateş yakacak bir şey bulamazsa kendini yakar bitirir.”

Mümin haset etmez; çünkü o, Allah'ın bütün kullarının iyiliğini ister. Bir kuluna niye şu kadar rızık vermiş, diye Allah'a kafa tutmaz. “Rabbin dilediğine rızkı bol bol verir dilediğine kısar. Çünkü O, kullarının halini haber alır, görür”(İsra Suresi 30.Ayet)

O, kullarına pay dağıtırken, bağışta bulunurken Allah'ın adaletli iş yapacağını inanır. Ve şuna iman eder ki, Allah'ın işleri, bilinsin, bilinmesin yüce bir hikmete göre yürütülmektedir.

Mümin başkalarının başına gelen musibete sevinmez. Allah'ın bir kuluna lütufta bulunmasına üzülmez. O Sevgili Peygamberimizin öğrettiği gibi şöyle dua eder: “Allah'ım, benim ve başka bir kulunun eline nimet geçti ise yalnız sendendir; şerikin yoktur. Sana hamdolsun, Sana şükür ya Rabbi.”

Mümin kıskanmaz; çünkü onun gayreti insanların rekabet ettikleri ve birbirini çekemedikleri dünyalıktan daha yüce şeylere dönüktür. Ölümsüz mefhumlara, ahirete, cennete dönüktür.

Buhari Peygamber Aleyhisselam'ın şöyle dediğini rivayet ediyor: “Ancak iki kimseye haset edilir (bunlara imrenilir): Zengin olup da malına hak yolunda harcayanlar ve yararlı bilgisi ile amel edip onu başkalarına öğretenler.”

Mümin kin tutmaz; çünkü affedicidir. Gücü yettiği halde öfkesine kapılmaz, intikam alabilirken affeder, haklı olduğu halde hoşgörü ile hareket eder. Çekişmelerle, düşmanlıklarla kendini meşgul etmez. Ömür bu gibi düşmanlıklarla geçirilmez, dünya bu meşakkate değmez. İnsan kendini düşmanlık ve kinin zehirli yılanlarına nasıl teslim eder? İnsan nasıl din kardeşine küs tutar da Allah'ın rahmetinden uzak kalır? Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste şöyle deniyor; “Her Pazartesi ve Perşembe günleri ameller Allah'a arz edilir. Allah o gün şirk koşmamış her kulunu affeder; ancak küs olanlar bundan hariç Allah der ki: Barışına kadar bunları bırakın.”

Mümin haset etmez, kin tutmaz. Çünkü haset ve kin şeytanın ektiği tohumlardandır. Samimiyet ise Allah'ın ettiği tohumdur. “Şeytan aranıza şeytanlık ve kin sokmak ister.”(Maide Suresi 91.Ayet)

“Belki de Allah sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasında bir sevgi koyar.”(Mumtehine Suresi 7.Ayet)

“İnanıp faydalı işler yapanlar için Rahman, bir sevgi yaratacaktır.”(Meryem Suresi 6.Ayet)

İşte böyle, müminde ilk bulunacak hatta en azından bulunması gereken nitelik kalp temizliğidir; kalbinde kin ve haset olmamasıdır. Mümin, nefsi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe kamil mümin olamaz.

(Alıntı; Kardavi Y. 1979, İman ve Hayat Çeviren A.ÖZTÜRK Ankara: Hilal Yayınları) 

Selametle…