Dünya sallanıyor! Yer yerinden oynuyor! Kıyametler kopuyor! Siz susuyorsunuz!

Gezi kalkışmasında ve 17-25 Aralık darbesinde şaşırdınız. Zira ilk defa, umulmadık bir anda, umulmadık yerden geldi saldırı. Suskunluğunuz masum sayılırdı. Anlaşılabilirdi.

15 Temmuz mihenk taşıydı ve kimsenin kıvıracak sözünün kalmadığı yer!

Birçoklarınızın o gece korkudan soluğu kesildi biliyorum. Gecenin geç saatlerine kadar televizyon karşısında maç seyreder gibi izlediniz. Çoğunuz telefonlarınızı bile kapattınız. Beklediniz, beklediniz ve beklediniz. Ta ki ibre kime dönecek! Kim galip gelecek onu beklediniz. Her şey bitip, ortalık sütliman olunca ortaya çıkıp, kendinizle ilgili kahramanlık hikâyeleri uydurdunuz. Her birinizin bir senaryosu vardı o geceyle ilgili. Ne badireler atlatmıştınız! Öyle şeyler anlattınız ki, biz de inanmasak ta yedik!

Aslında çok ta umurumuzda değildi o an. Zira vatan kurtulmuş ya, gerisi angarya…

Halep burada değilse, arşın buradadır. Bu coğrafyada yalanlar çok çabuk çıkar. Sahte kahramanların maskesi er geç düşer. Zira bu coğrafyanın imtihanı büyük ve yükü ağırdır.

İşte şimdi aynı noktaya geldik. Bir defa daha ve yeniden! ABD ve İsrail merkezli kumpaslar devam ediyor. Reza Zarrab üzerinden yeni açılan tezgâh, Türkiye Devleti, milleti ve en çok ta, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı tehdit etmektedir.

Artık FETÖ ve benzeri örgütlerin arkasına sığınmaya bile ihtiyaç duymadan açık ve aracısız saldırıyorlar. Göz göre göre tehdit ediyorlar!

ABD ve işbirlikçileri, Türkiye ve onun liderine açık ve fiili savaş ilan etmiştir. İçerde ki işbirlikçi Kemal Kılıçdaroğlu, daha dün, Cumhurbaşkanı için “Ben senin boynuna ne geçireceğimi biliyorum” diyerek alçakça ve açıkça tehdit etti. Oyun büyük! Bu sefer 15 Temmuz’dan daha kapsamlı, açıktan ve kombine bir saldırı planlanıyor.

Bunun sizinle ne ilgisi var mı? Diyeceksiniz.

Sorunuza soruyla cevap vereyim! Siz niye susuyorsunuz? Bu davayı sahiplenen ve hiçbir çıkar gözetmeden, fişlenmeyi ve her türlü tehdidi göze alarak yazan, çizen bizler gece gündüz çırpınırken, siz! Bu partinin ekmeğini yiyen, bir işçinin yirmi katı maaş alan, Cumhurbaşkanının sayesinde koltuk, mevki ve makam sahibi olan Belediye Başkanları, Milletvekilleri, İl başkanları, İlçe başkanları! Siz, bugün konuşmayıp, ne vakit konuşacaksınız?

Konuşamıyorsunuz çünkü korkuyorsunuz! Yüreğiniz titriyor! Dudaklarınız uçukluyor! 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, derin bir bekleyiş içine girdiniz! Olup bitenlerin nasıl sonuçlanacağını bekliyorsunuz. İbreye takıldınız yine!

“Ne olur, ne olmaz! Cumhurbaşkanı yürekli adam ama belli mi olur? Bu sefer karşısında direk ABD var! Açıktan açığa bir savaşa dönüştü, Ya işler tersine giderde bu sefer Erdoğan yenilirse!”

Aynen böyle düşünüyorsunuz ve sadece susuyorsunuz!

Şunu bilmenizi istiyorum! Bu millet canı pahasına liderini koruyacaktır. Onun için gerekirse canını ortaya koyacaktır. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi. Ne ki, bu millet kendisine ihanet eden FETÖ’yü ve onun itlerini, ABD’nin gönüllü büyükelçisi gibi hareket eden Kılıçdaroğlu’nu ve bu vatana ihanet eden hiç kimseyi unutmayacaktır.

Elbette, konuşması gerekirken susanları da unutmayacaktır. Bu sefer sizin sahte kahramanlık hikâyelerinizi dinlemeyeceğiz bilesiniz!

O halde, sözü olan ya bugün konuşsun! Ya da kıyamete kadar sussun!...